İstanbul’u yönetenler Bizans’ı yok sayar...

Mehmet Y. Yılmaz dünkü yazısında İstanbul’u yönetenlerin 1600 yıllık surlara neden ilgi göstermediğini yazıp, bugüne kadar surların bakımsızlığını görmezden gelen medyayı da eleştiriyordu.

Haberin Devamı

Ben kendi adıma bu eleştiriyi üzerime alamayacağım, çünkü İstanbul’un surlarını yıllardır, defalarca yazdım.
Bedrettin Dalan zamanında restorasyon adı altında yapılan çirkinliklerden...
Topraklar ve ağaçlar arasında yok olan sur kalıntılarına...
Üzerine, yanına gecekondular, çay ocakları yapılmasına...
Duvarların delinmesine, kapılar açılmasına... Kısacası bu tarihi kalıntılara özen gösterilmemesine yıllarca isyan edip durdum.
Sonunda anladım ve pes ettim.
Bu yapılması hiç zor bir şey değil...
Surların etrafını yıkarsın, tarihi kalıntıları ortaya çıkarırsın, ışıklandırırsın, olur biter...
5-6 aylık bir çalışmayla surlara yepyeni bir çehre kazandırırsın.
Bunu yapmak zor değil ama yapılmak istenmiyor.
Anladım ki İstanbul’u yönetenler Bizans’ı görmezden geliyor, yok sayıyor.
Bizans’a ait ne varsa toprağın altında kalmasını, tahrip olmasını, yok olup gitmesini istiyor.
Çünkü ne yazık ki pek çoklarımız için Bizans dediğin, hâlâ “Kahpe Bizans’tır...”
Hıristiyanlığın kalesidir, Türk’ün, Osmanlı’nın, İslam’ın ezeli düşmanıdır...
Fethedilip ele geçirilendir.
Yozlaşmış bir kültürün temsilcisidir.
Bu yüzden şehri yönetenler Osmanlı eserlerine sahip çıkarken (onlara da sahip çıkıldığı tartışılır), Bizans eserleri bir o kadar görmezden gelinmiştir.
Ne yazık ki surların kaderi de budur.
Fethedilip bir kenara atılmıştır.
Yoksa öne çıkarıp, bakımını yapmak, turistlerin ölmediği, turistik turlar attıkları bir yere dönüştürmek, tinercilerden kurtarmak iş bile değildir.
Ne zaman ki İstanbul’u yönetenler Bizans’a önyargısız bakar, bu şehirde o zaman surlar kurtulur.
Not: Mesela Yunanistan’da hala “Constantinopolis 440 kilometre” yazan trafik levhaları vardır yollarda.
Onların ki de bir başka kompleks...
Biz buranın bir zamanlar Constantinopolis olduğunu, onlar da Constantinopolis yerine İstanbul kurulduğunu kabul ederse her şey daha kolay olacak.

Haberin Devamı

Tarkan’ın son kararı...

Tarkan’ın Aysel Gürel’e saygı albümünde yer almaktan son dakikada vazgeçtiğini yazmıştım geçen gün...
Albümün çıkışına haftalar kala bunu yapmasını, “Aysel Gürel, Orhan Gencebay’dan daha mı kıymetsiz” diyerek eleştirmiştim.
Orhan Gencebay’a saygı albümünde yer al...
Sana çok daha fazla katkısı olan Aysel Gürel için yapılacak saygı albümünde, bir yıl önceden söz vermene rağmen son dakikada yer almaktan vazgeç...
Ancak bu konuda son dakika gelişmesi oldu.
Yazımın çıktığı günün akşamı Tarkan yapımcıları arayarak albümde yer alacağını söylemiş.
Muhtemelen albümde yer almamanın doğru olmayacağını düşündü Tarkan...
Vicdanının sesini dinledi...
Aysel’i düşündü...
Benim yazım da bir parça bunları tetiklediyse sadece Aysel adına sevinirim...
Çünkü Tarkan’ın Aysel Gürel albümünde olmaması şık durmazdı...

Haberin Devamı

Tükete tükete tükeneceğiz...

İnsanoğlunun bitmek bilmeyen iştahına, zevkleri için yaptığı tüketime çevre ve dünyanın doğal kaynaklarının yetmesi mümkün değil...
- Eve sehpa alınacak, Amazon’da-ki bilmemne ağacından yapılan olsun.
Tabii efendim, o Amazon’daki ağaçlar bir haftada mantar gibi büyüyor zaten, kesin sehpa yapın, dolap yapın...
- Bülent Hanım çinçilla kürk giyiyor, “Ne yapayım seviyorum” diyor...
Tabii efendim giyiniz, keşke dünyada bir tek Bülent Ersoy giyse bir tane de ben kendisine hediye ederim. Ama yüzbinlerce Bülent Ersoy var dünyada, hangi hayvanın kürkü yetişebilir sizin bitmeyen iştahınızı ısıtmaya...
- Yemek için geçtim, spor için balık avlıyorlar, en büyüğünü en hızlısını avlayacaklar...
Tabii efendim avlayın, en büyüğünü en hızlısını yakalayın... Egolarınız bir türlü doymuyor ki, her seferinde daha büyük peşindesiniz...
- Safariye çıkıp gergedanlar, filler, zürafalar vuruyorlar...
Tabii efendim vurun, öldürün, parçalayın... En güzel tüfekler, en pahalı oyuncaklarla yakın, yıkın...
Yukarıda saydıklarımı yapanların hepsinin aynı mazereti vardır... Bir tek ben yapmıyorum ki... Ya da asıl kaynakları tüketen diğer sektörlere bak sen... Ya da biz izinli avlanıyoruz...
Ben yapmasam dünya mı kurtulacak?..
İşe sen yapmayarak başla be canım kardeşim, belki sonra dünya da kurtulur...
Bu gidişle bitmeyen bir hırsla her şeyi tükete tükete sonunda insanlığı tüketeceğiz.

Yazarın Tüm Yazıları