İstanbul mu Türkiye'ye, Türkiye mi İstanbul'a yük?

Ege CANSEN
Haberin Devamı

İngilizlerin meşhur bir sözü vardır. ‘‘Ucuz mal kullanacak kadar zengin değilim’’ diye. Bu sözün gerçek anlamı şudur: Fakirler, ucuz ve kalitesiz, yani hem doğru dürüst iş görmez, hem de çabuk eskiyen mallar alarak, paralarını ziyan eder. Ucuz mal kullanmak israftır. İsraf ise, olsa olsa zenginlerin harcıdır.

Tüm az gelişmiş (bilgisi, görgüsü ve becerisi az gelişmiş; ahlaken zayıf) milletlerin hali budur. Bu ülkelerin, belediyeleri dahil kamu idareleri, bütçe darlığı çektiğinden, halkına kaliteli hizmet sunamaz. ‘‘Ucuz’’ yani verimsiz ve ömürsüz hizmet sunarak, çoğunluğu memnun etmeye çalışır. Kıt kaynakları çarçur ettiğinden de fukaralıktan kurtulamaz. Hocam Fuat Çobanoğlu'nun değişiyle ‘‘Fakir ülkeler, fakir oldukları için fakirdir’’ Ya da geri kalmış ülkeler, geri kalmış oldukları için, geri kalmaya devam eder.

* * *

İstanbul ve onun sanayi bakımından uzantısı olan Kocaeli'nin ortalama kişi başına milli geliri 5100 dolardır. Türkiye ortalaması ise 3000. İktisatta, benim anlamakta (ve dolayısıyla anlatmakta) zorlandığım çok çetin bir kavram vardır. Bir kişi veya bir şehir veya bir sektör, milli gelirden pay mı alır, yoksa milli gelire katkı mı yapar? Bir mal ve hizmet üretiminin milli gelir hesabına girebilmesi için bir ‘‘işlem’’ (transaction) gerekir. Bu işlem, son tahlilde bir ‘‘alışveriş’’tir. Demek ki; ortada hem bir ‘‘alan’’ hem de bir ‘‘veren’’ vardır. Şimdi nüfusun yüzde 16'sının yaşadığı İstanbul (artı Kocaeli) milli gelirden yüzde 28 ‘‘pay’’ mı alıyor yoksa milli gelire ‘‘katkı’’ mı yapıyor? Her iki değişte de doğruluk payı var. Bu rakama nereden bakıldığına bağlı. Ama şurası kesin ki; İstanbul denilen ‘‘hizmet ve sınai mal üretim’’ merkezinin verimi veya verimsizliği tüm Türkiye'yi ilgilendiriyor. Nasıl Güney ve Doğu Anadolu'nun üretken olmaması İstanbul'a sosyo-ekonomik bir yük getiriyorsa, İstanbul da verimsiz çalışmasının yükünü, ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatlarına yansıtıp, Anadolu'ya aktarıyor.

* * *

Şimdi makalenin anlaşılması en zor cümlesine geldik. ‘‘İstanbul'da yaşam, belediyeler tarafından, şehrin kalitesinin düşürülmesi (köyleştirilmesi) pahasına ucuzlatılmaya çalışılıyor.’’ Dolayısıyla İstanbul, verimsizleşiyor. Bunun ceremesini de tüm Türkiye çekiyor. İstanbul'un, Türkiye'nin az üretken bölgeleri tarafından yağmalanmaması, Türkiye'nin de İstanbul'un verimsizliği altında daha fazla ezilmemesi için İstanbul'un ‘‘yaşaması pahalı, ama üretim destek sistemleri verimli’’ bir metropol haline getirilmesi gerekir.

Bu amaçla atılacak ilk adım, İstanbul'un büyümesini durdurmaktır. Yeni yatırımlar İstanbul'un 200 km'den daha yakınına sokulmamalıdır. Bu yatırımlar, Zonguldak, Samsun, Afyon, Kütahya, Konya, Niğde, Sıvas gibi stratejik konumlu illere kaydırılmalıdır. İstanbul, pahalı ama kaliteli bir şehir olmalıdır. Bu herkesin çıkarınadır.

Son Söz: İktisada inanmayan, fiyata inanmaz.



Yazarın Tüm Yazıları