İşin iç yüzü...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Pasta büyük olunca kavga da büyük oluyor. Nitekim öğrencileri Yüksek Öğretime giriş sınavlarına hazırlayan dershanelerin yılda 1 milyar doların üstünde olduğu tahmin edilen toplam gelirleri tehdit altına girince, bir ‘‘vaveyla’’dır koptu.

Dün bu sütunda değindik: Öğrenci Seçme ve Yerleştirme sınavları 2'den 1'e indiriliyor.

İndirilince, dershanelerin öğrencilere hizmet verme (dolayısıyla paralarını alma) süresi de büyük çapta düşüyor.

İlginç bir nokta var: İki sınavın teke indirilmesi üstüne gidemeyenler bir başka noktaya dikkat çekiyorlar:

Bir süredir zaten uygulanan -1999'dan itibaren de ağırlıklı olarak uygulanacak olan- ‘‘Orta Öğretim Başarı Puanı’’ özellikle ‘‘gerici’’ eğitim kurumlarına yeni bir avantaj sağlıyormuş. Çünkü o okulların öğretmen ve yöneticileri çocuklara bol not vererek, öğrencilerin ‘‘üniversiteye girme şansını’’ artırabilirlermiş.

Oysa, ister gerici ister ilerici olsun, herhangi bir öğretmenin öğrencisine ‘‘torpil’’ yapmasının yararı yok. Çünkü çocuğun sadece bir -veya birkaç- hocadan alacağı fazla not, daha önceki yıllarda aldığı notlar ve öteki derslerin notlarıyla birleşince zaten etkisi sıfıra yaklaşıyor.

Bir okulun tüm öğretmenleri tüm öğrencilere birkaç yıl arka arkaya bol not verseler yine istedikleri sonuç doğmuyor. Çünkü dün de kısaca yazdığımız gibi bunu yapan okulların başarı grafiği bozuluyor. O zaman da o okulun öğrencilerine 80 yerine en az olan 50 puan veriliyor.

Buna karşılık eğitim olanakları yetersiz fakat notlarını dürüstçe veren okullar öğrencilerinin fazla puan alıp Yüksek Öğrenime girme şansını artırıyor.

Bugün asıl değinmek istediğimiz, ‘‘iki sınavın teke inmesi’’ doğru mu değil mi sorusu...

Yıllardır uygulanan merkezi sınav sistemi sayesinde Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin (ÖSYM) elinde çok zengin bilgi toplanmış.

Yüsek Öğretim Kurulu ile ÖSYM'nin uzmanları iki sınav uygulaması başlayalı beri alınan sonuçları incelemişler. Sonunda bakmışlar ki birinci sınavda alınan ‘‘başarı’’ ve ‘‘başarısızlık’’ sonucu ne ise, ikincisinde alınan de nerdeyse tıpa tıp aynı.

Örnek verelim: Bu sınavların 1997 sonuçlarına göre Erzurum'da ilk sınavdaki başarı ortalaması yüzde 24.20 imiş. İkinci sınavdaki başarı ise yüzde 24.10... Mardin'inki yüzde 7.32 ve 7.26... Ordu'nun rakamları yüzde 10.22 ve yüzde 10.17... Hep böyle gidiyor. O yüzden de YÖK, ‘‘dershane pastası’’nın hiç değilse fuzuli kısmını kesiyor.

Daha da önemlisi, ‘‘yetenekli’’ çocukları okullardan cımbızla toplayıp kendi dershanesinde bedava okuturken onun beynini yıkama, sonra da ‘‘En aslan dershane bizimkidir’’ reklamı yapma yolu da -bir ölçüde- tıkanıyor. Bu tabii bir başlangıç. Asıl o çocukları burs vererek iyi eğitmek ve o ellere düşmesini önlemek gerek.













Yazarın Tüm Yazıları