Irak’ta son perde mi?

NEW York Times Gazetesi’nde 8 Temmuz’da yayımlanan "Eve dönüş yolu" başlıklı makalenin yankıları çok geniş oldu.

Her şeyden önce gazetenin temel teşhisi isabetliydi: Başkan Bush’un Irak savaşını başlatmakla gerçekleştirmek istediği amaç ne olursa olsun dava artık kaybedilmişti.

Amerikan kuvvetlerinin mümkün olan en kısa zamanda geri çekilmesinden başka çare kalmamıştı. Başkan Bush ise şimdi görev süresi bitinceye kadar Irak’ta kuvvetleri tutmak ve sonra da yarattığı açmazı halefine devretmek istiyordu. New York Times, ABD kuvvetleri çekildikten donra Irak’ta ve bölgede daha fazla kan akabileceğini ve daha büyük bir kaosun hüküm sürebileceğini, etnik temizlik eylemlerinin artabileceğini, hatta soykırıma girişilmesinin bile mümkün olduğunu belirtmekten de geri geri kalmıyor.

Bu arada İran ve Türkiye’nin fırsattan yararlanarak bazı oldubittilere başvurabileceklerine işaret ediyor.

* * *

Irak savaşına ABD’de siyasi desteğin gittikçe erimekte olduğu, Demokratların Kongre’de Bush üzerindeki baskılarını artırdıkları, Cumhuriyetçilerin bile bölünmeye başladıkları doğrudur. Ne var ki Bush politikasını asla değiştirmek niyetinde değil. Kendine göre bir takvimi var. Şimdi çok güvendiği Irak’taki kuvvetlerin komutanı General Petraeus’un eylül ayında sunacağı raporu bekliyor.

Oysa Petraeus, bir İngiliz gazetesiyle söyleşisinde Irak’ta istikrarı sağlamak için daha on yıl orada kalmak gerektiğini ifade etmişti. Buna imkán var mı? Kuşkusuz ABD’nin her şeye rağmen Irak’ta tutunmasına taraftar olanlar mevcut. Henry Kissinger bunlardan biri. Anladığımız kadarıyla Ankara da erken bir geri çekilmeden ciddi kaygı duyuyor.

Zannediyorum ki Türkiye’nin, erken çekilme ihtimali üzerinde durması ve bunun kendi çıkarları açısından ortaya çıkaracağı sorunları şimdiden değerlendirmesi çok isabetli olur. New York Times, 160 bin askerin ve milyonlarca ton askeri malzemenin en güvenli şekilde ancak Kuzey Irak üzerinden tahliye edilebileceğini vurguluyor.

Türkiye’nin üslerini ve limanlarını kullanabilmenin de, geri çekilmenin daha hızlı ve güvenli olmasını sağlayacağını ekliyor. ABD’den böyle bir talep gelmesi olasılığı çok yüksek. Buna hayır diyebilir miyiz, hayır demek Türkiye’nin çıkarlarına uygun düşer mi?

Bence hayır. Olan olmuştur, ABD vahim bir hata işlemiştir, kendine verdiği zararın çok daha fazlasını bölgeye vermiştir, fakat bir müttefike "ne halin varsa gör, benim topraklarımdan ve limanlarından askerlerini tahliye edemezsin" demek bir hayli zor olur.

Peki 1 Mart’tan öncesi gibi bunun pazarlığını yapabiliriz miyiz? Doğrudan pazarlık düşünülemez. Yine de bir işbirliği ortamında sorunlarımıza daha fazla destek sağlamak imkánları araştırılabilir. Unutulmamalıdır ki, ABD’nin, Irak’tan çekilirken Kuzey Irak’ta bir üssü elinde bulundurmaya devam etmesinden bir hayli bahsediliyor. Ortadoğu için Irak’ın bütününde inşa edilemeyen demokratik modelin bundan sonra Kürt bölgesinde denenmesini önerenler de eksik değil.

* * *

Türkiye, Kürt yönetimini güçlendirecek ve güvenliğini garanti altına alacak formülleri çok dikkatli bir diplomasiyle önlemeye çalışmalıdır. ABD, Irak’tan çekilirken Kuveyt ve Katar’da üslerini muhafaza edeceğe benziyor. Belki de Türk üslerinden de daha fazla yararlanmak isteyecektir. Kuzey Irak’ta üsten vazgeçilmesi şartıyla bunu kabul edebilir miyiz? Hiç değilse üstünde düşünmeye değer.

Evet, ilk başta çok aykırı gelen fikirleri dahi bir beyin fırtınasına tabi tutmakta yarar olabileceğini göz ardı etmeyelim. Türkiye’deki problemlerle de bağlantılı Kuzey Irak sorunsalı, uygun şartlarda açılım politikası dahil, hiçbir opsiyonun peşinen bertaraf edilmemesini zorunlu hale getirmektedir. Seçimlerden sonra tutarlı, pragmatik ve yaratıcı bir Irak politikası üretmekte gecikmeyelim.
Yazarın Tüm Yazıları