Irak dönülmez yolculuğunda

ATILAN her bomba, çöken her kubbe benden de bir şeyler alıp gidiyor sanki.

Samarra’nın altın kubbesini, Hazret-i Muhammed’in akrabalarının türbelerini görmedim, ama Bağdat’ta Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin türbesini ziyaret ettikten sonra Irak’taki her yıkımı içim sızlayarak izledim. Hepimizin belleği var bu topraklarda.

Samarra’daki Askariya türbesine yönelik saldırıların sonuçlarını, şu karikatür krizi çılgınlığında "Müslümanlar kendi dinlerine saygı göstermiyorlar ki" gerekçesine mazeret olur diye değil, Irak’ın geleceği açısından büyük bir endişeyle izliyorum.

"El Kaide, Bağdat’ın batısına yerleşiyor. Kısa bir süre içinde üs kurduklarını resmen açıklayacak duruma gelecekler. İşte o zaman Bağdat, bölgede terörün çekim merkezi olacak ve hepimizin ülkelerinde istikrar daha büyük bir tehdit altına girecek."

Geçen hafta sonu Atina’da katıldığım bir toplantıda Ürdünlü bir araştırmacı, bu sözlerle herkesi uyarıyordu.

Samarra’da Askariya türbesinde henüz bombalar patlamamış, Şiiler ve Sünniler birbirlerinin camilerini yakıp yıkmaya girişmemişti.

Gelişmelerin bu kadar hızlı ilerleyebileceğini düşünmemiştim.

* * *

IRAK
hızla parçalanmaya gidiyor. Bunun sonuçlarına ne büyük devletler, ne de bölge hazır.

El Kaide ve Amerikan işgaline karşı çıkan yerel güçler arasında farklılıklar azalıyor. Gelen haberlere göre, El Kaide Irak’ta kitle temelini sağlamlaştırıyor.

Çatışmaların Bağdat ve civarında sertleşmesinin nedeni Bağdat’a hakim olma mücadelesi. Bağdat ve çevresinde Şiiler, Kürtler ve Sünniler bir arada yaşıyorlar.

Bağdat’a hakim olan, üniter Irak’a da hakim olabilecek.

* * *

HÜKÜMET
kurma çalışmaları zaten ağır aksak giderken Samarra’daki olaylardan sonra tırmanan şiddet ve gerilim bu süreci tıkadı. Sünniler görüşmeleri terk etti. Bugünkü ortam, masaya geri dönmek için Şiilerden bekledikleri özürü mümkün kılmıyor.

İran yanlısı İslam Devrimi Yüksek Konseyi Şii hareketin önderi El Hakim, Samarra’daki bombalardan sonra ABD’yi suçladı.

Çünkü Amerikan Büyükelçisi Zalmay Halilzad, hükümet pazarlıkları sırasında güvenlik örgütlerinin Şiilerin hakimiyetinden çıkmaması halinde ABD’nin desteğini çekeceğini açıklamıştı.

Şiiler güvenliği Sünnilere bırakmak istemiyorlar. Irak’ın güvenliğini Sünnilere bırakmak, sadece Bağdat’tan vazgeçmek anlamına gelmeyecek, İran’ın kontrolünü de zayıflatacak.

Washington ise Sünnilere verdiği sözü tutmak için uğraşıyor. Ulusal birlik hükümetinin başka yolu yok. Ama işler hesaplandığı gibi gelişmiyor.

Irak’ın iç savaşa sürüklenmesi bölgeyi barut fıçısı haline getirecek.

Silahlanmayı tırmandıracak, çatışmaları derinleştirecek ve radikal İslamcı akımlara uygun ortam yaratacak olan bu gelişmeyi durdurmanın bir yolu var mı? Şimdilik pek görünmüyor.

Korkutarak susturmak

HAMAS lideri Halid Meşal’ın Türkiye’ye bu dönemde hükümet tarafından apar topar davet edilmesini ben de eleştirdim. Aslında Meşal da Türkiye’den ayrılır ayrılmaz yaptığı bütün açıklamalarla bu davetin yersiz ve etkisiz olduğunu ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bu ziyaret ile ilgili karanlıkta kalan noktaları aydınlatacağı, eleştirilere tatmin edici yanıtlar vereceği yerde basının yabancı servisler ve diplomatlar tarafından manipüle edildiğini söyledi. Baskıcı yönetimler, eleştirilerin ve farklı yorumların iftira ve karalama ile susturulabileceğine inanırlar. Bu, basın özgürlüğüne yönelik en ciddi tehditlerden biridir. Böyle bir açıklamanın Dışişleri Bakanı Gül’den gelmiş olması karşısındaki şaşkınlığımı belirtiyor ve bu anlayışı kınıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları