İnsan ne için zengin olmak ister?

İNSAN neden zengin olmak ister? Hayatın sunduklarının değerine varmayı bilemedikten sonra, para hangi mutluluğun karşılığı olabilir?

Haberin Devamı

İtalya’nın en güzel sahillerinden Forte Dei Marmi’ye 1960’ların ortasında, bir okul gezisi sırasında düşmüştü yolum. Küçüktüm ama dünyanın en güzel yerlerinden biri olarak kalmıştı anılarımda.
Thomas Mann, Aldous Huxley, Henry Moore gibi güçlü edebiyatçıların yazlarını burada geçirdiğini öğrenmiş, o yazların eserlerindeki izdüşümleri ile karşılaşmıştım.
16’ıncı yüzyıldan beri sanatçıların beldesi olarak anılan Forte Dei Marmi bugünlerde İtalyan gazetelerinin ilgisini çekti.
Turizm mevsiminde böyle nadide bir bölgeden söz etmek doğal.
Ama bu kez durum farklı. Yüzyıllardan beri sadelik kültürü ile yoğrulan bu güzel sahil beldesi son yıllarda zengin Rus turistlerin akınına uğramış. Sahillerdeki VİP diskoteklerde 4500 euro bahşiş bırakan Rus mafıosolar mı istersiniz, binlerce euroluk canım İtalyan şaraplarını pizzalarına katık ederek sevgililere gösteriş yapanlar mı? Forte dei Marmi’yi bir görgüsüzlük diyarı haline getiren büyük para sahipleri, emlak fiyatlarını da uçurmuşlar.
Toscana’nın, bu zarif kasabasındaki 7 bin 700 evden sadece 3 bin 200’ü Forte dei Marmi’lilere ait. Evler Ruslara astronomik fiyatlara satılmış. İkinci, üçüncü ev olarak kullanılıyorlar. Zanaatçılar kepenk indiriyor, geleneksel fırınlar kapanıyor, küçük lokantalar tarihe karışıyor, bu sahil beldesinin 500 yıllık kültürü para muslukları altında eriyip yok oluyormuş.

Haberin Devamı

RUS iş adamı Abromowitz ile başlayan moda o kadar büyük bir tehdit altına sokmuş ki Forte Dei Marmi’yi bu yıl yabancılara ev satışı yasaklanmış. Belediye Başkanı, yerel ruhun canlanması için Forte dei Marmi’li gençlere ucuz ev projesi geliştiriyor.
“Artık kumsallarımızdan yüksek volümlü müzik olmadan, sade bir biçimde denize giremiyor, küçük bir balıkçı meyhanesinde alıştığımız kalamarları artık yiyemiyoruz” diye bu sahili terk edenlerin geri dönmesi mümkün mü?
Bodrum geri dönebilir mi? Fethiye? Kaş? Antalya’dan, kente bir kuruşluk faydası olmayan her şey dahillerden söz bile etmiyorum.
İtalyanlar da umutlu değil. Napoli, bir zamanların en romantik kenti geçen yıllarda çöplerinin altında kalmıştı.
Haz almayı sadece büyük paralarla mümkün gören aç gözlü görgüsüzlük, “turizm” ya da “yabancı yatırım” maskesi altında, ayrıntılarda kıvrımlanarak gelişen yerel kültürü ezip geçiyor.
    
BU habere dikkatimi çeken neden dün Bozcaada’da, bu yıl dokuzuncusunu düzenlediğimiz “Ozan’ın günü-Homeros okuması”ndaki atmosferdi. Haluk Şahin ile Cevat Çapan’ın dokuz yıl önce başlattıkları bu girişim, Avrupa kültürünün temel taşlarından olan Troya savaşının geçtiği coğrafyayı kavramak, sahip olduğumuz bu zenginliği koruma bilincini yaygınlaştırmaktı. Bu yıl Süreyya Berfe, yılın ozanı olarak şiirlerini dinletti. Troya kazılarının usta arkeologu Rüstem Aslan, dünyanın Troya’ya, Bozcaada sayesinde kavuştuğunu, Homeros’un Tenedos’un karşı sahili diye açık adres gösterdiğini anlattı. Türkiye’ye arkeolojiyi sevdiren Arkeopera’nın sahibi Nezih Başgelen’den de, Homeros’un İliada Destanı’nda Batı Anadolu coğrafyasını, nehirleri, rüzgarları, kuşlarına varıncaya dek nasıl ayrıntılı biçimde dile getirdiğini dinledik. Bir gece başımızı kaldırıp baktığımız yıldızların aynı noktadan üç bin yıl önce de aynı biçimde göründüğünü fark etmenin, Menderes’in Gediz’in üç bin yıldan beri kollarıyla aynı coğrafyadan kayıp geçişini izlemenin ayrıcalığını hissettik.
İlham kaynağı güzellikler üzerinde durduğumuz bu coğrafya bugün bilinçsiz tüketim tehdidi ile karşı karşıya. Çirkinleştirdiğimiz, çimento yapacağız diye kalıntılarla birlikte yok ettiğimiz tepeler, altın çıkartmak için ağzımız sulanan dağlar, kitle turizmi için göz diktiğimiz koylar bu tehlikenin habercisi. Büyük paralar karşısında durmak çok zor. Kaybettiklerimiz gözümüzün önünde. Ders alır mıyız?

Yazarın Tüm Yazıları