İnsan haklarında şok tedavi

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Başbakan Mesut Yılmaz, Bonn'da Şansölye Helmut Kohl ile görüşmesinden sonra çok önemli bir şey söylemişti:

‘‘Türkiye'nin Avrupa Birliği ile entegrasyonu bundan sonra bizim performansımıza bağlı.’’

Malını pazarlayan satıcı yaklaşımından son derece farklı bir kavrayışı sergiliyordu bu sözler.

Avrupa'ya Türkiye'nin ne kadar büyük ve önemli bir ülke olduğunu anlatmak yerine, bunun kanıtlanması gerektiğini gören devlet adamı kavrayışını yansıtıyordu.

Aynı yaklaşımı önceki gece Dışişleri Müsteşarlığından NATO'ya uğurladığımız Büyükelçi Onur Öymen de gördük.

Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök, Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin, eski servisim Dış Haberler'in müdürü Serdar Devrim, şefi Gila Benmayor ile birlikte İstanbul Swiss Otel'de bir araya geldiğimiz Büyükelçi Öymen, ‘‘Avrupa Birliği'nin kapıları bize aralandı. Bir yıl öncesi bu durum yoktu. Ama bundan sonrası artık bize bağlı’’ diyordu.

Bununla Türkiye'nin insan hakları konusundaki eksiklerini bir an önce gidermesi gerektiğini kast ediyordu.

* * *

BUGÜN Türkiye'de demokratik değerlerin tam olarak benimsenmesi konusunda kimsenin itirazı yok gibi görünüyor.

Muhalefeti bir kenara bırakalım, iktidardakiler de aynı şeyleri söylüyorlar.

Ama demokrasi bilincinin toplumun bütün kesimlerini kavradığı bir dönemde bir dönemde Avukat Eşber Yağmurdereli'nin cezaevine kapatılması, İHD Başkanı Akın Birdal'a hapis cezası verilmesi, lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini gösteriyor.

Atalet, her türlü değişimin önüne duvar çekiyor.

Ve Türkiye, değişmesi gerektiğini bildiği halde ayak sürüyor.

* * *

YAĞMURDERELİ ve Birdal ile ilgili gelişmelerden sonra Avrupa tepki gösterince ‘‘Türkiye'de mahkemeler bağımsızdır’’ cevabı veriliyor.

İyi de, kimse mahkeme kararlarını tartışmıyor.

Sorun, bu kararlara yol açan köhne zihniyet ürünü yasaların bir türlü değiştirilememesinde yatıyor.

‘‘Bağımsız mahkemenin kararı’’ gibi gerekçelerle ne Avrupa'yı ne de yola çıkmaya hazır lokomotif sabırsızlığındaki Türkiye insanını oyalamak artık mümkün görünmüyor.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Yağmurdereli'yi af etmeye hazır olması da çözüm değil.

Önce hapis sonra af. Bu kısır döngüyü artık kırmak gerekiyor.

* * *

AVRUPA Birliği dışişleri bakanları Kasım'ın ikinci yarısında bir araya gelerek genişleme süreciyle ilgili kararlarını netleştirecekler.

22-23 Kasım'daki bu toplantıda Türkiye'nin durumu da ele alınacak.

Diğer aday ülkeler, genişleme sürecine girebilmek için harıl harıl çalışıyorlar.

Avrupa'nın insan hakları konusunda en fazla eleştirdiği Slovakya bile adımlar atıyor.

Muhalefet, şimdiye kadar dışında tutulduğu parlamento komisyonlarına dahil ediliyor, Macar azınlığa dilini kullanma özgürlüğü getiren bir kararname hazırlanıyor.

Romanya, azınlık temsilcilerine hükümette yer veriyor. Kısaca bütün adaylar bir şeyler yapıyor.

Türkiye'de herkes doğruyu söylüyor ama kimse parmağını kıpırdatmıyor.

Bu sorunu aşmanın tek yolu, insan haklarında ‘‘şok tedavi’’ gibi görünüyor.

Yazarın Tüm Yazıları