İlter Türkmen: Vergi zulmü

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta, Tempo dergisinde İshak Alaton'un İkinci Dünya Savaşı döneminde babasının varlık vergisinin bir mağduru olarak yaşamış olduğu dramı anlatan anılarını okudum. Dokunaklı ve hazin bir öykü, tarihimizin utanç verici bir sayfası. Ardından, Yılmaz Karakoyunlu'nun eserinden uyarlanan ‘‘Salkım Hanımın Taneleri’’ filmini seyrettim. Masum insanların suçlu muamelesine tabi tutularak hayatlarının nasıl acımasızca yıkıldığını, fırsatçıların bu enkaz üzerine kendi ikballerini nasıl kurduklarını canlandıran sürükleyici ve etkili bir film. Böyle bir konunun işlenmesi toplumu olgunlaştıran ve zenginleştiren özeleştiri kültürünün Türkiye'de gelişmekte olduğunu ne güzel kanıtlıyor.

***

Filmi seyrederken Yunanistan'da büyükelçilik görevi gördüğüm 1970'li yılların başını hatırladım. İsmet İnönü birkaç gün geçirmek üzere Atina'ya gelmişti. Otomobilde hava limanından büyükelçiliğe giderken birdenbire hafif muzip bir eda ile sordu: ‘‘Sefir bey, burada benim güvenliğim nasıl korunacak, herhalde düşmanlık besleyenler vardır, malum ya ordularını mağlup etmiştik.’’ Ben de aynı tonda cevap verdim: ‘‘Paşam, hiç merak etmeyin, Yunanistan'da şimdi diktatörlük var, asayiş ve güvenlik mükemmel, arkamızdan da her ihtimale karşı bir polis eskortu geliyor. Zaten Yunan ordusunu hezimete uğrattığınız için artık kimse size kızmaz, fakat başka nedenlerle hayır duası okumayanlar olabilir.’’ İnönü şaşırdı, ‘‘Kim onlar?’’ Ben, ‘‘Varlık vergisine tabi tutulanlar’’ deyince, ‘‘Bu hatırıma gelmemişti’’ diye mırıldandı ve derin bir düşünceye daldı. Bir süre konuşmadı.

***

İnönü kuşkusuz Türkiye'nin kaderine hakim olduğu devrin sorumluluğunu taşır. Fakat kıt kaynaklı bir ülkeyi korkunç bir savaşa bulaştırmamak için ne büyük çaba harcadığı unutulamaz. Türkiye, onun devlet adamlığı sayesinde İkinci Dünya Harbi'nin tahribatından ve savaşan ülkeleri boğan borç yükünden kurtulmuştur. Varlık vergisi, büyük olasılıkla daha sonraki örneklerinde görüleceği gibi, bağnaz ve dar kafalı ilkel milliyetçilerin ve ekonomiden zerre kadar anlamayan vergicilerin marifeti idi.

***

Ne yazık ki, bu ülkede Atatürk bile, İttihat Terakki jakobinizmini ve bürokrasinin kontrolsüz kaldığı zaman tepen zulüm iptilasını yenemedi. Demokrasinin yozlaşması ile gelen istikrarsızlık ve yönetişim zaafı ‘‘derin devlet’’ kavramının yansıttığı bu eğilimi daha da kuvvetlendirdi. Bir gecede, darbe üslubunda TBMM'den geçirilen, anında Cumhurbaşkanı tarafından imzalanan ve jet hızı ile Resmi Gazete'de yayımlanan son vergi kanunu zihniyetin değişmediğinin en çarpıcı bir misali. Neden bu kadar acele edildi? Spekülasyonları önlemek için deniyor. Tasarruflarını müsadereden kurtarmak isteyebilecek olanlar da aynı sepete konuyor.

***

Bu satırları yazdığım sırada gazeteler ek vergi kanununun sakıncalarını ve şimdiden neden olduğu sarsıntıları belirten haberler ve yorumlarla dolu. Bundan daha fazla hukuka aykırı, adaletsiz ve ekonomik yönden basiretsiz bir kanun düşünülemez. Başbakan'ın, enflasyonu körükleyeceği muhakkak olan yeni vergilerin, aksine enflasyonu azaltacağını, üstelik inanmış bir şekilde ifade etmesi ise, yürek parçalayıcı. Galiba 56'ncı hükümetin kurulması sırasında idi, Rahmi Koç'un, Ecevit'in herkesçe kabul edilen meziyetlerini överken ‘‘Şimdi artık ekonomiyi de öğrendi’’ dediğini hatırlıyorum. Hepimiz gibi o da fena halde yanılmış. Ecevit, 1970'lerin sonlarında olduğu gibi yine ekonomiyi dar boğazlara soktu. Peki, Özal'ın kurduğu partinin başındaki Mesut Yılmaz bunu nasıl kabul etti? Anlaşılan onun tutarsızlıkla hiçbir sorunu yok. Devlet Bahçeli mi? Onun bu ara başka öncelikleri var.



Yazarın Tüm Yazıları