İki bin New Yorklu yeraltında yaşıyor

Topuğuna uzanan şifon eteklerini bir eliyle yukarı çeken orta yaşlı kadının gerdanı Kapalıçarşı vitrini gibi pırıl pırıl.

Boynundan dekoltesine inen gerdanlık gerçek pırlanta ise rahat bir daire parası. Bakışları önündeki minik karelerle örülü demir mazgalda. Sivri topuklarının takılmasından çekindiği için sekerek yürüyor. Kaldırımda yol veriyorum. Yanımdan süzülüp Waldorf Astoria'ya giriyor. Ünlü otelde balo olsa gerek bu akşam.

Köşeyi dönen bir taksiye hamle yaparken demir mazgal yukarı açılıyor. Son anda tökezlemeyi önlüyorum. Sokak seviyesinde ilkin bir baş çıkıyor, ardından iki kol. Saçı başı birbirine karışmış, yüzü kir pas içinde bir adam kendini yukarı çekiyor. Bir film sahnesi diyeceğim ama etrafta kamera filan yok. Yerin altından çıkan mağara adamı görüntülü kişi mazgalı kapatıp duvar dibine çöküyor. Önünde teneke kutu, Waldorf Astoria kalabalığından iane beklemeye başlıyor.

YERALTINDAN NOTLAR

Citicorp'un türkuaz mavisi gökdeleni iki sokak ötede. Taş atımı mesafedeki Fifth Avenue'nün ışıltılı mağazaları, Broadway'in renkli neonları, Rockefeller'in görkemli binaları, Art-Deco mimarisinin önderi Chrysler Building'in huzmeli ışıklarının buluştuğu bu kesim New York'un zengin, gözde adreslerinden biri. Oysa refahın sokak seviyesinde bittiği çizgide yerin hemen altında alışık olmadığımız görünümlü insanlar yaşıyor. Aşırı yoksul bunlar.

İnsan yığınları Kalküta'da sokak ortasında, kaldırımlarda geceliyor. Filipinliler her gün çöplüklerde artık yiyecek arıyorlar. Nijerli çocukların kolları açlıktan kibrit inceliğine dönüşmüş. Peki New York? Şöhreti okyanus, kıtaları aşkın bu şehirde direklerin tepesinde ‘‘Dünyanın Başkenti’’ panoları asılı. Gazete ve dergilerde ‘‘New York-Yerkürenin Kalbi’’ diye reklamları yapılıyor. Finans, borsa merkezi dersen burada, iş-ticaret-bankacılık, iletişim, medya sektörü devlerini ararsan gene New York'ta. Ya yoksullar, aç-sefiller, evsizler? Onlar da burada. Hem de ordu kalabalığında. Böyle bir zenginlik deryasının göbeğinde sersefil insanların manzarası ürkütücü.

İnanılmaz tezatlar şehri New York. Kirası 20 bin dolardan başlayan dubleks apartmanların köşesinde bir yatakta geceleme zevkini yıllardır tatmamış evsiz New Yorklular'ın sergilediği tablo iç karartıcı. Çoğuna aşina olduk yıllardır. Ofisimizden bir kaç sokak ötede pahalı kadın giyim eşyalarının satıldığı bir butiğin yanında sık karşılaştığım adamın yüzünü hiç görmedim. Başı sürekli dizleri arasına gömülü bu evsizin önündeki kartona ‘‘HIV-AIDS hastasıyım. Gidecek yerim yok’’ çiziktirilmiş kara kalemle. Paralı turistlerin uğrağı Tiffany's'in yanıbaşında omuzuna düşen saçları uzun zamandır tarak görmemiş genç bir kadın ‘‘Alabama'ya gideceğim, bilet param yok’’yazılı bir levhayı duvara dayamış, bekliyor. Sarışın kadını aylar önce başka yerlerde gördüğümü hatırlıyorum. En çok etkilendiğim ise gene Fifth Avenue ile işlek bir sokak kavşağında geçen hafta içinde rastladığım bir baba ile oğlu idi. Sırtı duvara dayalı adam gelip geçene ‘‘Oğlum ve ben açız’’ yazılı bir kağıt gösterip para istiyordu. 9-10 yaşlarındaki çocuğun donuk bakışlarındaki umutsuz ifade soluk yanaklarına vurmuştu. Çocuklu bir çift eğilerek dilencilik yapan baba ile bir süre konuşup ayrıldılar. Yaşıtını gördükten sonra soluk yanaklı çocuğun ruh aleminin daha da karıştığını sanıyorum. Elimi cebime atıp teneke kutusuna para bıraktım. Bir çift hamburger parasıydı bu. Yürek ezikliğiyle ayrıldım.

New York belediyesinde sosyal işlerde çalışan bir tanıdığıma mazgaldan çıkan adamı anlattığımda ‘‘Bunlar yeraltı insanları. Metro tünellerinde sokak seviyesinden 10-15 metre aşağıda malzeme depoları girişini mesken tutmuşlar. Sokağa atılmış yatak, yorganı yüklenip tünele indiriyorlar. TV ekranı getirenler dahi var aralarında. Depolar fazla kullanılmadığı için sorun çıkmıyor. Metro işçileri bu evsizlere hoşgörüyle bakıyorlar. Bazıları tren trafiği gürültüsünden rahatsız olmadan uyuduklarını söylediler’’ diye bilgi verdi.

NEW YORK’TA TAŞ DEVRİ

Milyonlarca insanın gelmeye can attığı görkemli kentin altında Taş Devri'nden kalma bir yaşam sürüyor. Peki bu yeraltı insanları kim? Çoğu doğma büyüme New Yorklu. Asgari ücretle çalışırken giderek artan ev kirasını ödeyemedikleri için ev sahibi sokağa atmış. Park, han-apartman girişlerinde, kilise merdivenlerinde gecelemeye başlamışlar, bir kısmı metro depolarına inmiş. Bu arada çoğu işini de kaybetmiş. Akıl hastaları da fazla evsizler de.

İstatistiklere göre New York'ta 38 bin civarında evsiz var. Bu rakamın 16 bin 384'ü çocuk. Yeraltını mesken edinenlerin sayısı ise iki bini aşkın. Bir o kadarı da gece metroya binip sabaha kadar şehrin altını tren sıralarında turlayarak geçiriyor. Bir metro kondüktörü dert yanıyor: ‘‘Evsiz ana-babaların bazısı çocuklu. Çocuklar gecenin üçünde bana ‘Daha gelmedik mi? Ne kadar yolumuz var?' diye soruyorlar. Üzülüyorum ama ne yapabilirim ki?’’

Evsizler için barınaklar yok değil. Oysa evsizlerin bir kısmı ilk geceden sonra barınakları öldürülme korkusu yüzünden terk ediyor. ‘‘Dünya Başkenti’’ hesabına refah deryası ortasında yoksulluğun korkunçluğu utanç verici.
Yazarın Tüm Yazıları