İki ayrı tarafta iki kardeş

Geniş alanda kör bir ışık. Polis karşısına dikilen kişiye, şapkasının altından klasik isteğiyle sesleniyor: "Kimliğiniz lütfen."

Kimliği eline aldığında, bir anda sarsılıyor, başını kaldırıyor, hışımla: "Sen ne arıyorsun burada?" Aynı anda, o geniş alanda toplanan büyük kalabalıktan alkışlar kopuyor. Genç ve güzel bir kadın, binlerce kişinin arasında eşinin omuzlarına çıkıyor, Bengal mumu yakıyor. Tek bir mumu, binlerce mum izliyor. Kitlesel protesto. Kitlesel aydınlanma.

Protesto sesleri arasında, polisin karşısında duran adam, aynı hışımla polise soruyor: "Asıl sen burada ne arıyorsun?"

Geçenlerde G-8 zirvesinin toplandığı Almanya’daki Heiligendamm Sarayı önünde G-8’i protesto için toplanan kalabalık, mumların eşliğinde Bob Geldoff ve Bono gibi iki süper starın konseriyle coşuyor.

İkisi de, protesto kültürünün simgesi. Onların öncülüğünde, dünyanın dört bir yanından gelen, farklı ırk, farklı ulus, farklı dinlerdeki insanlar G-8’i protestoda birleşiyor.

CHE GUEVARA MEYDANI

ABD, Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa, Rusya, Japonya ve Kanada’nın dahil olduğu G-8 her yıl, bir ülkede bir araya geliyor. Dünyanın büyükleri, dünyanın geleceğine karar veriyor.

Her ne kadar, uluslararası terörü önleme, iklim değişikliğine çare, yoksullara yardım gibi konulara el atsa da, G-8 başkalarını düşünür gibi yapıp, asıl kendi çıkarlarını kolluyor.

Her G-8 toplantısı, hangi ülkede olursa olsun, mutlaka protestolarla karşılaşıyor. Protestocular G-8 ülkeleriyle sınırlı değil. Onlar G-18, G-48, belki de G-88. Gittikleri yerde, kendilerine göre, caddelere yeni plaketler takıyor. Che Guevara Meydanı, İtalya’daki G-8 zirvesinde öldürülen gencin anısına Giuliani Caddesi ya da 1968’de işgalinde Rus tanklarının altında can veren Çek Jan Palach Bulvarı gibi.

Onlar simgelerle yaşıyor, simgelerle coşuyor. Gerçekler, onların gözünde G-8’den çok farklı. Dünyayı algılamaları G-8’e teğet bile geçmiyor. Bir yanda, G-8 oluşuyor, öte yanda protesto.

Polisle karşısındaki adam, birbirlerine "Burada ne arıyorsun" diye sorarken, ikisi de, büyük hayal kırıklığı içinde.

Biri polis, öteki protestocu, iki kardeş. İki kardeş, iki ayrı kampta. Polis kardeşine kimliğini uzatırken, "Çek git buradan" diye bağırıyor. Öteki hışımla, "Asıl sen git." Birbirlerinden uzaklaşmaları saniye sürmüyor.

YILLAR ÖNCE ZİFİRİ KARANLIKTA

İnsanı irkilten bu olay, yıllar önce, dünyanın çok başka coğrafyasında, çok daha ürkütücü biçimde yaşanıyor. Gece yarısı. Zifiri karanlık. Dağın başı. Derin bir sessizlik. Gecenin yarısında, nereden çıktığı belli olmayan ay, kendini gösteriyor. İki silahlı kişi karşı karşıya. Dağın başında iki kişi. Yalnız. Silahlı. Biri asker. Öteki terörist.

Tam silahlarını birbirine doğrulturken, ay yüzlerini aydınlatıyor. Aman Tanrım. Askerle terörist, iki kardeş. Biri ülkesini savunuyor, öteki ülkesine karşı terör ilan ediyor.

Terörist olan, asker kardeşine, "Çek git hemen buradan" diyor. Asker, tereddüt içinde, "Kaybol ortadan" karşılığını veriyor.

Terörist ormana karışırken, asker kışlasına dönüyor. Olayı komutanlarına anlatıyor. Askerliğinin hemen sona ermesi için, gerekli işlemleri başlatıyor.

Hayır, burası Türkiye değil. Dünyanın bir başka coğrafyası. Heiligendamm’dan dağlara uzanan gerçekler, insanı çıldırtmaya yetiyor. Hep aynı soruyla, neden?
Yazarın Tüm Yazıları