İhtiyacımız var

ANNE babamızı.

İlkokul öğretmenimizi.

Sınıfın en çalışkanını.

Ağabeyimizi, ablamızı.

Fotoğraflarını kesip sakladığımız sanatçıları.

Tuttuğumuz takımın oyuncularını.

Kurtarıcılarımızı.

Oy verdiğimiz politikacıları.

Áşık olduklarımızı...

Hayatımızın her döneminde birilerini gözümüzde büyütürüz.

Onlar erişilmez,

insanüstü,

benzemek istediklerimizdir.

Onlar dünyanın en akıllısı,

en zekisi,

en başarılısı,

en yeteneklisidir.

Onlar ağlamaz,

yenilmez,

yıkılmazlar.

Lakin bir şey vardır.

Onlar ‘‘insan’’dır.

İnsan ne kadar akıllı, yetenekli, zeki ve başarılı olursa olsun...

Zaafları,

korkuları,

takıntıları,

kompleksleri vardır.

Ağlar,

yenilir,

düşer.

Bir insan bizden

daha eğitimli,

daha zeki,

daha bilgili,

daha zengin,

daha ünlü,

daha güzel,

daha yetenekli

diye, insana ait duygu ve davranışlardan arınmış değildir.

Aslında hepimiz biliriz bütün bunları.

Ama...

Ama ihtiyacımız vardır. Birilerini gözümüzde büyütmeye ihtiyacımız vardır.

Ve kendimizi o kadar inandırmışızdır ki onların büyüklüğüne, öyle olmadıkları artık inkár edilemez biçimde ortaya çıktığında...

Kabullenemeyiz,

isyan ederiz,

mahvoluruz,

çökeriz.

Kendimizi güçsüz,

yalnız,

çaresiz hissederiz.

Anne babanızı umduğunuz kadar güçlü, bilgili, şu, bu değil diye tutup sarsmak istediğiniz olmadı mı hiç?

Yenilen takımının oyuncularını dövmek için soyunma odasının kapısında bekleyen taraftarın ruh durumu da budur belki.

Kendisine en güvenen insanın bile kendisinden daha çok güvenebileceği birilerine ihtiyacı vardır.

Onu koruyacak,

kollayacak,

kurtaracak birilerine.

‘‘En büyük benim’’ diyen bile, ‘‘Eyvah! En büyük ben miyim?’’in telaşını yaşar içinde.

Her yakından tanıdığımız kişiyle,

güveneceğimiz,

dayanacağımız,

hayranlık duyacağımız,

áşık olacağımız,

örnek alacağımız

insan sayısının azala azala nihayet yok olduğunu görmek acıtıcıdır.

Aslında herkesin,

güvenilecek,

dayanılacak,

hayranlık duyulacak,

áşık olunacak,

örnek alınacak bir tarafı vardır.

Ama bizim aradığımız bizim gibi, bizden biri değildir ki.

Bizim büyük insanlara ihtiyacımız vardır. Kusursuz insanlara.

Eğer yoksa böyle birileri, biz yaratmasını biliriz.


MIŞ-MUŞ

Çiller, ‘‘Sağın partisi DYP'dir’’ demiş.

ANAP, ‘‘Merkez sağın partisi biziz’’ demiş.

Aman nerenin partisi olduğunuzu iyi belletin ki oraya oy vermeyelim.

*

Monica, oral seks sırasında üstünde olan elbiseyi satıyormuş.

Kadın bir sevişti, pir sevişti.

*

Mayıs başından beri devam eden Telekom krizlerinin halka faturası 25 milyar dolarmış.

Feda olsun. Para dediğiniz gelir gider, ama bu memlekete bir Enis Öksüz daha gelmez.

*

Tayyip Erdoğan, ‘‘İyi bir rüzgár yakaladık’’ demiş.

O rüzgára güvenmeyin pek, önünüzden esebilir.
Yazarın Tüm Yazıları