Hükümet Öcalan'la pazarlık mı yapıyor?

Çözüm süreci ilerledikçe yol haritası ve toplumsal saflar netleşmeye başladı.

Geçen de yazmıştım takvimde eylemsizlik/geri çekilme ve en nihayetinde silah bırakma var.
Sona yaklaşıldıkça ‘tecrübeli Türkiye vatandaşlarının’ kafasındaki sorular da artıyor.
‘Hangi tavizler veriliyor’ sorusu ile ‘başkanlık pazarlığı’ tartışmaları aynı anda yürütülüyor…
Öncelikle bu meseleye tarihsel bir perspektiften bakılmazsa sorun net olarak anlaşılamaz.
100 yıllık bir sorundan ve 25 yıllık bir ‘düşük yoğunluklu savaştan’ bahsediyoruz.
İmralı süreci olarak ifade edilen bu süreç son 20 yıldaki 11. çözüm hamlesine denk düşüyor.
Yani ortada yeni olan ve bilinmedik hiç bir gelişme yok.
Bugün PKK yurt dışına çekilirse Mart 1993’te Özal’ın planı doğrultusunda olacak…
Ancak isterseniz son dönemde ileri sürülen bazı tezlere cevap bulmaya çalışalım…

SÜREÇ SONUNDA ÖCALAN SERBEST Mİ KALACAK?

En çok merak edilen hususların başında Öcalan’ın serbest kalıp kalmayacağı konusu geliyor.
Öcalan’ın dahi böyle bir talebi iletmediği bir süreçte ona şehirde ev beğenenler var.
Görüşme notlarında görüldüğü üzere Öcalan 2015’ten önce dışarı çıkmak istemiyor.
Öcalan İmralı da kalmaya devam edecek ancak adadaki şartları iyileştirilecek.
İlk adımda ise cezaevlerinin güvenliğinin Jandarmadan alınıp bakanlığa verilmesi var.

PKK NEDEN SİLAH BIRAKSIN?

En sık dile getirilen tezlerden bir diğerini ‘bölgesel şartlar lehine iken PKK’nın neden dağdan ineceği’ sorusu oluşturuyor…
1999’da henüz reformlar yapılmamışken dahi Öcalan ‘silah bırakmak istedi’ ancak bazı komutanlar buna izin vermedi…
PKK’nın 27 Kasım 1978’deki kuruluş koşulları ve reel politik tamamen değişti…
Paradigma dönüştü ve artık PKK’nın dağda kalması için ‘nesnel koşullar’ bulunmuyor.
Federasyonu savunan bir partinin olduğu şartlarda silahlı mücadelenin son bulması gerekiyor
Öcalan bunu görüyor ve ‘her savaşın sonu vardır’ prensibiyle silahları susturmak istiyor.

HÜKÜMET BAŞKANLIK PAZARLIĞI MI YAPIYOR?

Başbakan'ın, başkanlığı getirmek için Öcalan’la pazarlık yaptığı yönünde bir başka tez var…
‘Erdoğan siyasetini’ takip edenler onun böylesi bir pazarlığın içine girmeyeceğini bilirler.
Çünkü henüz başkanlık tartışmaları yokken Erdoğan’ın bu konudaki görüşleri biliniyor.
2009 sürecini biliyoruz…O dönemde başkanlık tartışması yoktu ama çözüm arayışı yine vardı
Eskiden toplumu ‘komünizm ve İslam gelecekle’ korkutanlar şimdi sistem değişikliğiyle tehdit ediyorlar…
Ayrıca iki konu başlığı arasında tarihsel olarak ciddi zaman farkı var…
Kürt meselesi 100 yıldır gündemde, başkanlık tartışmaları ise 20 yıldır konuşuluyor.

SEÇİMLERE ÇATIŞMASIZLIKLA GİDİLMEK Mİ İSTENİYOR?

1999’da yurt dışına çekilen PKK, Ankara’nın talimatıyla 2004’te çatışmaları yeniden başlattı…
2007, 2009, 2011 seçimleri ile 2007 ve 2010 referandumları silahın gölgesinde yapıldı.
2007 referandumunun yapılacağı gün Dağlıca Baskını oldu ve çok sayıda asker şehit oldu…
Örgüt zaman zaman kısa süreli eylemsizlikler ilan etse de çatışmalar devam etti…
PKK’nın 2004 sonrası eylem kronolojisine bakıldığında bu durum açıkça görülür.
Muhalefet ise hükümeti terörle mücadele konusunda zaafiyete düşmekle eleştirdi.
Bu bağlamda 2 yılda 3 seçime gidecek bir iktidar böylesine kritik bir dönemeçte teorik olarak ‘Öcalan’la çözümü değil, onu oyalamayı’ tercih etmesi gerekiyor…

TÜRKLÜKTEN VAZ MI GEÇİLİYOR?

Dile getirilen temel iddialardan biri de hükümetin Türklükten vazgeçeceği yönünde…
Bu konuda haklı endişeler var ancak bu tezlerin de doğru olup olmadığını zaman gösterecek.
Hükümetin Türklüğü anayasan çıkarmayı değil; 1921 ve 1924 Anayasalarındaki kapsayıcı düzenlemeyi hayata geçireceği iddia ediliyor.
Yani sonbaharda yapılacak bir referandumda topluma Mustafa Kemal’in anayasasını mı, Evren Paşa'nın anayasasını mı tercih edeceği sorulacak…
Son tahlilde Türklüğün çıkıp çıkmayacağına önüne gelen sandıkla millet karar verecek…

SÜREÇ BUNDAN SONRA NASIL İŞLEYECEK?

Sonuçta bütün bu tezlerin sağlaması sonbahara kadar yapılmış olacak…
Hükümet başarılı olursa Türkiye tarihinde yeni bir sayfa açılacak…
Başarılı olamazsa iktidarın tasfiyesine kadar giden zor bir süreç başlayacak…
Yeniden hatırlatalım ‘savaşın kazananı, barışın kaybedeni yoktur’

hyayman@hurriyet.com.tr
Twitter.com@HuseyinYayman
Yazarın Tüm Yazıları