Hastayız hakikaten

DAHA önce mavi gömleğine hayran, fötr şapkasına kurban olduğumuz başbakanlar geçmişti hayatımızdan. Ama bu ilk defa oluyor.

‘‘Başbakanım, biz senin yürüyüşüne hastayız.’’

Altındağlı vatandaşlar pankart aracılığıyla böyle demişler Recep Tayyip Erdoğan'a.

Bizim gazete Başbakan'ı yürürken görmeyenler için tarif etmiş:

‘‘Göğüs ileride, omuzlar geride, sol omuz hafif yukarıda, kollar hafif açık, yere sağlam basan ama sallantılı, serbest, rahat ve ‘dökülen' ağır ritimde bir yürüyüş.’’

Ben denedim. Kolay değil.

Direksiyon dersindeki sürücü adayı gibi... Vitesi değiştirirken aynayı unutursun, aynaya bakarken pedalı şaşırırsın ya... Omuzumu ayarlasam sallantıyı atladım.

Fakat tıpkısı olmasa da başardım sonunda. Ritmin ‘‘dökülen’’ kısmını becerebilseydim, tıpkısı olacaktı. Ama ‘‘dökülen’’in ne olduğunu çıkaramadığımdan...

Belki de işte ritmim dökülen bir ritim olmadığından, aynaya doğru yürürken baktım kendime, hasta olunacak bir halim yok.

Olunsa olunsa gıcık olunur.

Fakat Başbakan’ımız hakikaten etkileyici.

Dini bütünlüğü ilginizi çekmese futbolculuğuna kapılırsınız...

Yakışıklılığına aldırmasanız söylediği şarkılardan içlenirsiniz.

İşte hiçbir şey olmasa yürüyüşü var.

Bakalım daha neleri çıkacak. Bizde bu gözlem yeteneği olduktan sonra...

‘‘Başbakanım biz senin ayakkabını bağlayışına vurulduk.’’

‘‘Kapıdan çıkışını sevdik.’’

‘‘Bardağa su koyuşuna geberdik.’’

Arkadan tarifi:

‘‘Başbakanımız, alt yarısıyla üst yarısı 90 derecelik açı yapacak şekilde dirsekten kıvırdığı ve vücudundan dört parmak kadar ayırdığı sol koluna ait sol eliyle tuttuğu bardağa...’’

***

Ey Atam!

Sen sporcunun zeki ve çevik olanını severdin, biz başbakanın afili yürüyenini seviyoruz.

Çok şükür Allah gönlümüze göre verdi bu sefer.

Başka da bir sıkıntımız yok zaten. Olsa pankarta yazardık.

Ama belki de hastalığımıza ilacı olmadığını bildiğimizdendir.


MIŞ-MUŞ


Clinton, Erdoğan'a ‘‘Bush'u sadece siz etkilersiniz’’ demiş.

Clinton'a da bi yürüdü galiba bizimki.

*

Yumurtlama döneminde kadınların konuşma yetenekleri artıyormuş.

Bu araştırmada bir yanlışlık var; bir kadın 365 gün yumurtlayamaz.

*

Cem Uzan, ‘‘Çocuklarımı Türkiye'de yaşatmam’’ demiş.

Milliyetçiliğin de birkaç türlüsü var; bu ‘‘Uzan tipi’’ olanı.


Şaşırma, üzülme, düzeltme, özür

ÇETİN Altan
manevi tazminat davası açsa haklıdır.

Ne demek ‘‘Daldan Dala Çetin Altan Büyüdü?’’

E, benim gibilere müstahaktır. Yazıları fakslar, gerisine karışmazsan olacağı budur. Ana başlıkla alt başlığı birleştirmekte bir beis görmezler ve işte yukarıdaki gibi manasız bir şey çıkar ortaya. Özür diliyoruz Sayın Çetin Altan. Ama siz yine de affetmeyin bizi. Zira affolundukça yenisini yapıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları