Hal ve gidiş sıfır (2)

12 Mart döneminden hapishane arkadaşım Ümit Fırat, imalatçılarından olduğu Kürt bildirisinin içeriğini reddeden Leyla Zana’yı fena harcıyor: ‘Zana’nın adıyla anılmaktan rahatsızım. Leyla, güçlü politik formasyona sahip değil. Eğitimi, buna elverişli değil. Fotoğraflarda güzel görünüyor. Nedir formasyonu, neyi hak etmiş tartışılmıyor. Leyla imzaladığı metnin içeriğini kavrayabilmiş değil.’ (Hürriyet, 13.12.04)

Leyla Zana’nın ya da bir başkasının imzaladığı metnin anlamını kavrayıp kavramaması bizi ilgilendirmez. Ama, Ümit Fırat’ın, iki ayrı kategori olan güzellik ile politik bilinç arasında mukayese yapması bana bir Laz fıkrasını anımsattı. Adama ‘Güzel mi yoksa budala mı olmak istersin?’ diye sormuşmuşlar. Adam ‘Budala olmak isterim, çünkü güzellik geçicidir!’ demiş.

Ümit Fırat, Leyla Zana’yı politik bilinç kategorisinde sınıfta bırakıyor. Fotojeni ile politik bilinci birbirine karıştırdığı için, biz de kendisine ‘Hal ve Gidiş’ten sıfır veriyoruz.

* * *

Kürt bildirimenleri (‘Bildiri imzacıları’ anlamında. Sözcüğü şu anda ben uydurdum), Türkiye’nin, İskoçların faydalandığı ve kendisinin de Kıbrıs’taki Türk azınlık için istediği hakları kendi Kürt vatandaşlarına garanti etmesini istemektedirler.

Kıbrıs Türklerinin azınlık sayılmamak için yıllardır mücadele verdikleri gerçeğini bir yana bırakalım. Avukat Eren Keskin’in, yazar Muhsin Kızılkaya’nın, şair Yılmaz Odabaşı’nın, şair Hicri Özgören’in, CHP’li sendikacı Yaşar Seyman’ın, gazeteci Ahmet Tulgar’ın, müzisyen Ferhat Tunç’un‘İskoçya’ örneğinin ne anlama geldiğini bilmediklerini, kendilerinin okur-yazarlık düzeylerine yakıştıramadığımız için kabul edemeyiz.

Bildirimenlerin de çok iyi bilmeleri gerektiği gibi İskoçya krallığı MS 841 yılında kuruldu; Birleşik Krallık’ın (United Kingdom) kurulmasına (1707) kadar İngiltere ile savaştı. O tarihten bu yana kendi parlamentosu, kendi bayrağı, kendi ulusal marşı, kendi futbol milli takımı var. İskoçya, savunma ve dışişleri konusunda İngiliz hükümetine bağlı olmakla birlikte vergi koymada özerk bir statüye sahip. Kendi hukuk, yasama ve eğitim sistemi var, kendi parasını basabilir. İskoçya basit bir oylama ile Birleşik Krallık’tan ayrılıp bağımsızlığını ilan edebilir. Ekonomi, sanayi, tarım ve kültür alanlarında İngiltere’nin gerisinde değil.

Demek ki, adlarını saydığım ve saymadığım bildirimenler, İskoçya’yı örnek aldıklarına göre, Türkiye’nin kendilerine ait saydıkları bir bölgesinde İskoçya gibi bir ‘devlet’ kurmak istiyorlar. Kuşkusuz istemekte özgürdürler, ama Türkiye Cumhuriyeti ‘üniter’ devletine karşı olmadıklarını söylemeleri zekámıza ve insanlığımıza hakaret olur.

O zaman kendilerine şu soruyu sormak hakkımız doğar: Kimliğinizi, kültürünüzü, dilinizi koruyarak yaşamak istediğiniz ‘atalarınızın toprağı’nı her bakımdan İskoçya haline getirmek için neden çalışmadınız şimdiye kadar? Ödemediğiniz vergilerle yapılan okullar, atölyeler, yollar, elektrik ve telefon şebekeleri, işyerleri PKK tarafından tahrip edilirken, masum insanlar katledilirken neden anlamlı bir bildiri yayınlamadınız?

Ad vermek istemiyorum, ama bu soruyu sorduğumda bana PKK’dan korktuğunuzu söylediniz her zaman. Demokrasi ve özgürlük aşkınızı bu korku ile nasıl bağdaştırıyorsunuz? Yoksa Avrupa Birliği, sizler için bir ‘korku kıran’ mı oluyor?

Buyurun, düşünün! Ulusal bütünlüğü parçalama pahasına imzaladığınız bildiri, sizi, tarih ve temsil ettiğinizi ileri sürdüğünüz halkın önünde mahkûm etmiştir.
Yazarın Tüm Yazıları