Hakan, Berna, Ünal, Rahmi Ve Çeşme Sheraton

Çeşme Sheraton’a açıldığından bu yana her yıl gidiyorum. Bu yıl da sektirmedim. (Çisil İzmirli, İzmir’in de aşığı. Haliyle artık sektirmek gibi bir şansım da yok!) Bir otelin hizmeti ancak bu kadar iyileştirilebilir. Bir otel ancak bu kadar ‘müşterisine’ gülümseyebilir.

Hep söylüyorum bir oteldeki yıldızların kuru kuru hiçbir anlamı yok. O yıldızlara anlam katan otel çalışanları. Binalar, havuzlar, center’lar hiç önemli değil. En önemlisi insan malzemesi. Çeşme Sheraton’da Hakan, Berna, Ünal, Rahmi, Hilde, Mehmet, Gürol... Yıllanıyorlar. Yıllandıkça da birer hizmet virtüözü haline geliyorlar. Türkiye’deki otellerin en önemli sorunu yönetici ‘turnover’ı. Çeşme Sheraton bu sorunu aşıp hizmet Nirvana’sına ulaşmış görünüyor.

Sheraton’da müşterilere yardımcı olmayan, gülümsemeyen hiçbir görevli yok. Her çalışan ne yaptığının farkında. Her çalışan bir şeyleri doldurmaya, bir şeyleri çözmeye, sizin için farklı yapmaya çalışıyor. Çeşme Sheraton kocaman bir butik otel olmuş. Kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşayabildiğin, kendini ‘özel’ hissettiğin....

Sheraton’un kumsalı ince kum. Denizi tertemiz. Hizmet yerli yerine oturunca daha da bir güzelleşmiş. Yeni iskele ışıklandırmasıyla geceleri Türkiye’nin Maldivleri olmuş.

Havuz kocaman. Yüz yüz bitmiyor. Kusursuz hizmetle çok daha keyifli hale gelmiş. Havuz başında şöyle küçük küçük bir şeyler yudumlamanın, elinde tuttuğun buz gibi karpuz frozenla havuzu bir baştan diğer başa yürümenin tadına doyum olmuyor.

Yiyecekler atık ‘yeme de yanında yat!’ kıvamında. Kumsalın yanındaki restoranda her öğlen döner kesiliyor. Ne döner ama... İki porsiyonu anında mideye indirmişim. ‘40 derecede iki porsiyon İskender yiyen Türk’ lakabı sürüldü kara yazıma! Silinmez..

Yine aynı yerde, gece Türk mutfağı, Akdeniz mezeleri var. Hepsi birbirinden lezzetli. Mehmet bir levrek pişirdi, böyle levrek kesinlikle olmaz. Sulu sulu... Üzerinde sarmısaklı zeytinyağı sosu.

Reiki ve Lomi Lomi masajları artık iyice ‘markalaşmış’. Herkes Reiki ve Lomi Lomi diyor başka bir şey demiyor. Randevu alamadım. Aklım iki masajda da kaldı. Belki bu hafta sonu bir çılgınlık daha yapabilirim.

Spor merkezi biraz sorunlu. Daha fazla ilgi gerekiyor. Bazı aletler de arızalı. Ama emin olun kızmıyorsunuz. Hatta görmüyorsunuz bile. ’Düzelir, geçicidir’ düşünceleri hakim oluyor. Diğer alanlardaki hizmet kusursuzluğu, hataları görmezden gelmenizi sağlıyor.

Dedim ya, otellerin sarı metal yıldızları kuru kuru işe yaramıyor. Sarı yıldızları her gün parlatsanız da oteller parlamıyor. Otelleri parlatanlar gerçek yıldızlar. Çalışanlar... Hakan Arıer, Berna Yüksel, Ünal Sarıbaş, Rahmi Yılmaz, Hilde Gardkammer, Mehmet Peker, Gürol Onikiler... Sheraton’un gerçek yıldızları.Yedi yıldız. Çeşme Sheraton yedi yıldızlı otel.

Kum Beach’in yanında Mikonos halt etmiş

Kum Beach, Çeşme’de Çiftlikköy’den sonra. Müthiş bir kum, müthiş bir su. Suyun soğukluğu insanı çivi gibi yapıyor ama akvaryumda yüzme hissi çok güzel. Soğuk suda yüzmeyi sevenler için vazgeçilmeyecek bir yer. Metrelerce kumsal. Kumsalda derme çatma kameriyeler. Mikonos kumsalı, San Torini halt etmiş. Kum Beach’e iki yıl önce ‘özel’ sektör zihniyeti hakim olmuş, çok da iyi olmuş. Yiyecek içecek oldukça ucuz. DJ’i çok iyi müzik yapıyor. Garsonlar bir dediğinizi iki etmiyor. Böyle yerleri gördüğümde gerçekten Türkiye’yi pazarlayamadığımıza üzülüyorum. Şu haliyle derme çatma. Biraz üzerine eğilmek mümkün olsa Çeşme, Kum Beach’iyle bile dünyadaki birçok turizm destinasyonuna rakip olabilir. Çeşme’yi çok sevmeye başladım. Dünya markası yapmak için kolları mı sıvasam ne! Gerçi Çeşmeliler’in 34 plakaya bile tahammülleri yok ama...

Aqua Termal’de kalp ağrılarına şifa

Aqua Termal, eski V Kamp’ın kıyısı. Sıcacık havuz, elde Mohitolar... Güneşin batışını izlemek çok keyifli. Sonra çıkıp iki deniz yapıyorsun, yine sıcacık havuz. Sıcak su deyip geçmeyin. Kesin şifalıdır. Eskiden Aqua Termal ağrılarına şifa arayanların yeriymiş şimdilerin trendy yeri. Yolu sorunlu, park yeri kısıtlı ama yine de değiyor. Sit alanı olduğu için belediye herhangi bir inşaata izin vermiyormuş. Doğrudur... Ancak Aqua Termal gibi yerlerin bir model kapsamında ıslah edilmesi ve Türk turizmine kazandırılması şart. Derme çatma modeller 2005 Türkiye’sine yakışmıyor. Kafaları çalıştırıp çözümler bulmak lazım.

Can Baba Langouste’un Kabesi

Çeşme’ye kadar gel, Çiftliköy’de Can Baba’ya uğrama... Can Baba Böcek’in Kabesi.

Bildiğiniz üzere bu ‘böcek’ denilen şeyi her yer taşıyamıyor. Bir kere taze olacak.

Ömrü üç gün, üç günden sonra tehlike çanları çalmaya başlıyor. Dolayısıyla sirkülasyon şart. Doğru ayıklanacak, doğru pişirilecek.

Langouste her yerde yenecek şey değil. Can Baba’da yedim, inanılmaz. Kabe Kabe...

Can Baba ‘böcek’in Kabesi. Üstelik Can Baba sohbetiyle de candan baba.

Yeni yerine altı tane de oda yapmış. Konaklamak isteyen marş marş odaya.

Can Baba’nın diğer deniz ürünleri de lezzetli. Çisil böceğe ‘böcek böcek’ bakıyor.

Onun için hamam böceği ile deniz böceği arasında çok fark yok. O yüzden tercihi dil şiş. Çok beğendi.

İçi peynir doldurulmuş ızgara kalamara ikimiz de şapka çıkardık.

Can Baba’nın ‘diğer mezelerde’ biraz çalışması şart.

Özellikle ‘ege otlarına’ müdahale şart.

Biz Can Baba’dayken Can Tanrıyar, Petek Dinçöz, Erol Köse oradaydı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Erol’u masanın üzerinde uyurken gördüm.

Bir onbeş dakika uyudu. O ortamda deliksiz on beş dakika uyku...

Herkese nasip olmaz.

CUMA LAKIRDISI

Babam der ki:

-Gökyüzünün rengini öğren

Güneşi, ufkun şiirini

Bir geyiğin su içişini

Renk rüzgar su ufuk içinde

Düşün gelecek günleri

Pencerenden...

(Ahmet Ada)


CUMA İTİRAFI

Blondeexx; Cinsiyet:

Kadın; Yaş: 35; İl: İstanbul

Yakın bir arkadaşım doğum yapacaktı. Çok korktuğu için sancı odasına onunla girip elini tutmamı istedi. Doğum yaklaştıkça sancıları arttı. Sedyede acıyla inlemeye başladı. İçeri giren suratsız hemşirenin söylediğini aynen aktarıyorum: ‘Yaparken hoşunuza gidiyor ama di mi? İnleme, inlemeeeeee!’

Yorum: Hemşireye taptım. Yalan mı? Yaparken hoşunuza gitmiyor mu?

CUMA TAKINTISI

Bulabilir misiniz bilmem ama Eskişehir’de Odunpazar Belediyesi, Cevat Akkanat’ın Babalar için Şiirler Antolojisi’ni basmış. Antolojinin ismi Baba, Bu Kitap Sana. İçinde ünlü ünsüz birçok şairin ‘baba’ üzerine yazdığı şiirler var. 1873’te Mehmet Akif Ersoy’dan 1977’de Onur Caymaz’a... Mehmet Akif 1873’te soruyor: ‘Baba! En sevgili annen, o senin öz vatanın.Olacak mıydı feda hırsına üç kaltabanın?’ Onur Caymaz 1977’de müjdeliyor:

Ne çok kırmış ne çok sevmişiz birbirimizi

Kaybolmuşuz kimileyin aynı evin içinde

Şöyle bir elli yıl bir yirmibeş yıl daha

Mutlu bir on dakika eder mi

İyi şeyler yapmamış olsam da

-senin gibi bahriyeli senin gibi şoför

senin kadar futbolcu tamirci yeşil gözlü

adam-

benden de bu şiir hüzünlü ama olsun oğlun

şair oldu baba!

Bu haftasonu bu antolojiye taktım. Can Yücel diyor ki: ‘Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim.’ Takılacak kadar var. Size de öneririm.
Yazarın Tüm Yazıları