Hadi Uluengin: Buldozer sonrası






Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

FARK oranı az buz değil tam yüzde yirmi beş... ‘Kasap’ şöhretine ek olarak bir de ‘buldozer’ lakabını taşıyan Ariel Şaron en cömert tahminleri bile aştı.

Deyimin tam anlamıyla, rakibi Ehud Barak'ın ‘üzerinden geçti’.

Hezimetin sorumlusu eski general de demokrasi kültürüne saygı gösterdi ve hem parti önderliğinden, hem milletvekilliğinden anında istifa etti.

Sağlık olsun diyemeyeceğim, çünkü önceki günkü yazımda açıkladığım gibi, Şaron liderliğindeki bir İsrail'le barışın gerçekleşebileceğine inanmıyorum.

Ne ‘iyi düşmandan iyi dost olur’ teorileri, ne de kendisinin sonuçlar açıklanır açıklanmaz Filistinlilere yaptığı çağrı beni ikna edebiliyor.

Ancak, dünkü zafere rağmen Kudüs'teki iç politika denkleminden dolayı ‘buldozer’in orta uzun vadeli başbakanlığı henüz garantiye bağlanmış değil...

Önce, yüreğime biraz su serpen şu muhtemel gelişmelere bir göz atalım...

* * *

ARİEL Şaron'un 45 günlük anayasal süre içinde ‘sağlam kabine’ kurabilmesi için mutlaka İşçi Partisi'nin katılacağı bir milli koalisyona ihtiyacı var.

Aksi takdirde, kendisinden bile daha sağda yer alan mikroskopik ve kaprisli dinci kurumlarla ortaklık yapması gerekecek... Böyle bir gelişme ise hem ‘Knesset’ meclisindeki hassas aritmetikten dolayı yeni hükümeti diken üstüne oturtacak; hem de zaten uluslararası prestiji sıfıra yakın olan ‘Beyrut kasabı’nı diplomatik arenada biraz daha tecrite sürükleyecek.

Nitekim, Likud önderi bunun farkında olduğundan, kampanya başlangıcından beri milli koalisyon temasını işledi. Çağrısını dün tekrar yineledi.

Dolayısıyla, takvimi İşçi Partisi'nin Şaron'e vereceği cevap belirleyecek.

Barak'ın istifasından sonra önceki akşam bu partide ‘geçici liderliği’ üstlenen Şimon Peres'in böylesine bir ortaklığa sıcak baktığı biliniyor.

Fakat buna karşılık, geçen kabinede dışişleri olan ve ‘yükselen yıldız’ addedilen Şlomo Ben Ami asla ‘buldozer’le işbirliğine gidilmesini istemiyor.

Hezimetin ağırlığı rövanşı körüklediğinden de, muhalefet kurumu bünyesinde Ben Ami yaklaşımın Peres'e ağır basması ve hem meclisin, hem başbakanın yenileneceği genel seçilmelere giden yolun açılması daha mantıki gözüküyor.

Söz konusu varsayım gerçekleştiği takdirde ise Likud'un yeni oylamaya yine Ariel Şaron'la mı, yoksa bu partide gerçek lider statüsünü koruyan Benyamin Netanyahu'yla mı gideceği sorusu gündeme gelecek. Cevabı kestirmek zor...

Özet olarak söylersek, evet ‘buldozer’ salı günü ezdi geçti ama, onun bıraktığı palet izlerinin kalıcı olup olmayacağı henüz kesinlikle bilinmiyor.

* * *

ÖTE yandan, Yahudi Devleti'nde önceki gün gerçekleşen seçimlerin önemli bir özelliğini oylamaya katılma oranının yüzde 62'yi aşmaması oluşturdu.

Nüfusun yüzde 12'sine tekabül eden Arap seçmenlerin yığınsal boykotu da Davudi yıldızlı ülke tarihindeki bu en az katılımı açıklamaya yetmiyor.

O halde, Barak'ın zigzaglarından rahatsızlık duyan fakat Şaron'a oy atmaya da eli varmayan bir kitlenin varlığını saptamak gerekiyor ki, muhtemel bir yeni seçimde eğer muhalefet ikna edici ve karizmatik bir liderle sahneye çıkarsa, söz konusu kitleyi cezbederek ‘barış cephesi’ni genişletebilir.

Aksi takdirde, yani İsrail yeniden sandık başına gitmez ve de ‘buldozer’in izleri kalıcılık kazanırsa; Arafat önceki akşam ‘ben herkesle görüşürüm’ demiş bile olsa, George W. Bush yönetimi dünkü ilk açıklamasında ‘barış süreci’ yerine gayet elastiki bir ‘barış müzakereleri’ deyimini kullanarak soruna ‘fazla asılmayacağının’ sinyalini verdiğinden, Ortadoğu'ya kısa-orta vadede huzurun inmesi ancak beklenmedik mucizelerle mümkün olabilir.

Eh, ‘buldozer’ izlerinin silinmesine dua ederek hem İsrail'deki gelişmeleri, hem de mucizeleri bekleyelim bakalım...

Yazarın Tüm Yazıları