Haddini bil Amerika

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Amerika'nın İstanbul Başkonsolusu bayan, önceki gün Tayyip'i makamında ziyaret ediyor. Ona ‘‘üzüntülerini’’ bildirdikten sonra, belediye binasının çıkışında medyaya bir metin okuyor:

‘‘Amerika, bu gibi olayların, Türk demokrasisi üzerine olan güveni zayıflatacağını düşünmektedir.’’

Kapitülasyon döneminde değiliz. Mustafa Kemal Atatürk, o belayı başımızdan çoktan defetti. Ancak yine de o zihniyeti hortlatmak isteyenler aramızda dolanıyor.

Bazı hainler içimizden, bazıları ise diplomat kisvesiyle dışımızdan!

Türk yargısı Tayyip'i mahkûm etmiş. Bu karar Yargıtay tarafından onanmış... Çünkü Tayyip yasaları çiğnemiş.

Kendisi her ne kadar ‘‘Şiir okudum. Şiir okumak suç mu’’ deyip kendini masum göstermeye kalkışıyorsa da, hadise öyle değil. Okuduğu şiirden değil, konuşmasının tümünden ceza aldı.

Neyse, gelelim Amerikan konsolosuna!..

Sen kimsin? Sen hangi sıfatla böyle bir demeç veriyorsun?

Elbette ki o bir emir kulu. Kendi başına öyle bir açıklama yapamaz. Ya hükümetinden, ya da Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi'nden aldığı talimatı yerine getirdi:

‘‘Git, Tayyip'i ziyaret et ve ona moral ver...’’

***

Amerika'nın yaptığı, Türkiye'nin içişlerine açık müdahaledir. Türk adaletinin verdiği kararı Amerika'nın ve başkalarının eleştirmeye, bize ders vermeye hakkı yoktur.

Ne yapalım yani?

Kritik konulardaki yargı kararlarını önceden Amerika'ya fakslayıp onlardan icazet mi alalım?

‘‘Biz Tayyip'e ceza vermeyi düşünüyoruz. İzin verir misiniz?..’’

‘‘Falanca siyasetçi beraat edebilir. Ne dersiniz?..’’

Amerika'nın bu yaptığı, Türkiye'ye saygısızlıktır.

Burası sömürge mi? Burası Amerika'nın eyaleti mi?

***

Sen Amerika olarak madem demokrasiye bu kadar düşkünsün, o halde niçin Ortadoğu'da kanatların altında koruduğun petrol krallıklarına ve petrol şeyhliklerine demokrasi getirtmiyorsun?

Niçin o rejimleri destekliyorsun? Para ve petrol için mi? Afganistan'da Taliban'a niçin ve hangi ‘‘demokratik gerekçe ile’’ destek verdin?

‘‘Demokrasi’’ denilince akıllarına Türkiye geliyor da, Suudi Arabistan, Taliban vesaire hiç gelmiyor!.. Çünkü bunlar dünyanın jandarması!

Şu koskoca ülkenin çelişkilerini görüyor musunuz?

***

Diyelim ki sen gerçekten ‘‘demokrasi’’ istiyorsun. İyi de, ‘‘demokrasiyi’’ senin şimdi savunduğun Tayyip mi temsil ediyor?

‘‘Demokrasi bizim için amaç değil, araçtır. Referansımız İslam'dır’’ diyen kimdi? Şimdi savunduğun Tayyip'in ta kendisi değil miydi?

Bu kafalar İran'da işbaşına gelince, en büyük sıkıntıyı şimdi Tayyip'e arka çıkan sen yaşamadın mı ey Amerika?

Yakup Korkmaz isimli muhabiri daha dün Aksaray'da, soru sorduğu için, hem de Recai Kutan'ın önünde döven bunlar değil mi?

Sen hangi demokrasiden söz ediyorsun ey Amerika?

Sen kiminle alay ediyorsun?

***

Bunların gerçek amacı ve isteği, Türkiye'de demokrasi falan değildir. Bunların kafasında yatan, bizim ülkemizin her zaman ‘‘yarı canlı’’ tutulmasıdır.

Türkiye güçlendi mi, vur kafasına bir balyoz!

Vurmalı ki, hep onların kucağında ve bağımlı kalalım.

Bunlar bizim dostumuz, müttefikimiz falan değildir. Amerika için sadece ve sadece kendi çıkarları vardır.

Kadın konsolos işte bu yüzden Tayyip'i ziyaret edip ‘‘Türk demokrasisi hakkındaki endişelerini’’ gündeme getirmekte ve ülkemizin içişlerine karışıp saygısızlık yapmaktadır.

Buraya kadar olanı, işin Amerika ilgili yanıdır.

***

Şimdi gelelim bizim içimize! Hükümetin içinden birileri ve bazı CHP milletvekilleri bile ‘‘Tayyip'e verilen ceza ağırdır’’ diye nutuk atarsa, bazı entel-liboş köşe yazarları ve özel televizyon kanalları aynı doğrultuda çığlıklar atarsa, Amerika elbette bizim üzerimize gelir.

Tayyip ceza alıyor, yargıya ve Türk adaletine dümdüz sövülüyor. Yargıçlar hedef gösteriliyor.

Sabah Gazetesi yazarı Andrew Finkel isimli bir şahıs şöyle yazıyor:

‘‘Tayyip Erdoğan'ın ait olduğu siyasi harekete sıcak bakmayan basının yüzü bile, mahkeme kararı karşısında kızarma nezaketini gösterdi.’’

Sen kimsin? Kimin adamısın? Evet, karşımıza kimi konsolos, kimi gazeteci olarak çıkıyor!

İşte bu aşamada, işin düğüm noktası oluşuyor.

Bütün bu kepazelikten sonra, bizi yöneten adamlardan, bizi yöneten hükümetten tık yok! İçlerinden biri kalkıp da Amerika'ya ‘‘Hop dedik, ileri gitme, saygısızlık etme. Benim mahkememin verdiği karara sen karışamazsın’’ diyemiyor.

Elimizdeki kozları kullanmayı kimse düşünmüyor... Çünkü herkes kaset savaşına girmiş, Başbakan Amerika'da beş saat at yarışı izliyor, bol bol uyuyup dinleniyor. Ecevit derseniz, Tayyip'e verilen cezanın ‘‘ağır’’ olduğunu düşünüyor. Muhalefet Allahlık Ali Bey! Kimi din ticaretine, kimi kaset savaşına soyunmuş. CHP ayakta uyuyor, ne yaptığını bilmiyor. DYP, genel başkanını kurtarmaya çalışıyor.

Amerika bizim onurumuzla oynamış, içişlerimize karışmış kimin şeyinde! İçeride kısır çekişmeler ve bol laf ebeliği varken, kim takar Amerikan konsolosunun laflarını!

Neyse, lafı uzatmadan yazımı bağlayayım:

‘‘Tayyip'i adalet mahkûm etti, inşallah Amerika kurtarsın. Amin.’’



Yazarın Tüm Yazıları