Gloria Gaynor ve Paul Anka heyecanım

Bu gece ve yarın gece BKM Açıkhava’da iki muhteşem konser var. Biri Gloria Gaynor, diğeri Paul Anka konseri... İki devin arka arkaya Açıkhava’da sahneye çıkacağını duyar duymaz heyecanlandım.

Nasıl heyecanlanmam.

İkisi de birer gerçek efsane...

Gaynor’a gideceğim ve "Yüzyılın en iyi dans albümü" seçilen "I will survive"ı canlı canlı dinleyeceğim, bir de Ajda Pekkan’la sahnedeki performansını karşılaştıracağım.

Ve de yıllarca listeleri altüst eden sayısız dans parçasını...

"I am what I am", "I wish you love", "Never can say good bye" gibi... Bu şarkılara yürek mi dayanır. Heyecan yaptım valla.

Ya Paul Anka?

Anımsayın... "Diana", "Lonely Boy", "You are Having My Baby"yi... Ne kadar çok dinledim bu parçaları. Anka’nın bir tarafı Elvis, bir tarafı Sinatra, bir tarafı Jackson, bir tarafı Beatles...

Üstelik Anka hala Avrupa’da listeleri sallıyor biliyor musunuz? Bu yıl çıkardığı "Nirvana"yı, "REM"i, "Oasis"i, "Van Halen"i yorumladığı "Rock Swings" albümü sadece Amazon-Almanya’da 25 bin adet satmış. Heyecanım gerçekten dorukta...

Bu akşam da kaçırılmayacak bir Dünya Kupası maçı var: Fransa-İspanya... Sıkıntım büyük. Amaaa Gloria Gaynor’ı kolay kolay bir daha sahnede göremeyeceğimi biliyorum. Tercihim şimdiden belli...

Gülben’den dört dörtlük konser

Gülben Ergen’in cumartesi gecesi Harbiye Açıkhava’daki konserini görmeliydiniz. Gitmemeyi düşünüyordum, "sıkılırım" diye düşünüyordum. Gittim, şu anda diyorum ki bu konser mutlaka tekrarlanmalı ve kaçırmayanlar mutlaka görmeli.

Konser başladığında çok heyecanlıydı Gülben... İşini çok ciddiye aldığı belliydi. Heyecandan ikinci şarkısına yanlış yerden giriş yaptı. Sonra açıldı, açıldı, açıldı ve Açıkhava’yı dolduran dört-beş bin kişiye mükemmel bir gece yaşattı.

Bembeyaz sahne, beyaz giysiler içindeki orkestra elemanları, albümü tamamlayan gül serpintileri çok etkileyiciydi.

İsrail’den gelip "çöp bidonlarını" bile konuşturan Tararam adlı grubun aralardaki gösterileri, Anadolu Ateşi’nin kısa ama çok etkili şovu, Yalın, Şehrazat ve Fettah’ın, Gülben’le düetleri, çok iyi tasarlanmıştı.

Gülben yeni ve eski albümlerindeki parçaları çok iyi harmanlamış. Yalın’ın "Aşksın Sen"i bence albümün en iyi parçası. Sonra Şehrazat’ın "Amor"u, Sezen Aksun’un "Yani"si ve tabii ki Nazan Öncel’in "Olta"sı. Hepsi bu yaza damgasını vuracak ve unutulmaz Gülben şarkıları arasına girecek şarkılar. Bir de Alper ve Fettah’ın yazıp bestelediği "Yalnızlık" var ki, inanılmaz bir şey olmuş.

Zaten o Fettah denen çocuğun şarkı söyleyişine de, tüm izleyiciler gibi ben de hayran oldum. Dün Onur Baştürk de aynı şeyi yazdı. Fettah kesinlikle geleceğin starı olacak özelliklere sahip. Yeter ki biri elinden tutsun, o da kendini doğru yönetsin.

Şehrazat’ı da sahnede ilk defa gördüm. Ne kadar içten söylüyor şarkılarını, ne kadar samimi paylaşıyor duygularını, hayran oldum.

Yalın bildiğimiz Yalın... O sahneye çıktığında "teenage" yaş grubunun nasıl saç baş yolduğunu görmeliydiniz.

Gülben konserinde eleştirilecek hiçbir şey yok muydu? Tabii ki vardı. Gülben’in bazen samimi olacağım diye yaptığı konuşmalar "samimi" olacağı yerde yapay olmasına yol açıyor. Bir yerde dur denmeli...

Bir de bu tür dev konserlerde artık video sanatının konuşturulması gerekiyor. Konser boyunca sürekli üstüme üstüme gelen gül videosu biraz bayıcı oldu.

Konser bittiğinde Gülben’in işini çok ama çok ciddiye aldığını bir kez daha anladım. Resmen "mühendislik" yapmış konser için. Her şeyi milimi milimine düşünmüş, tasarlamış. Ortaya da gerçekten dört dörtlük bir sahne gösterisi çıkarmış. Tabii ki orkestrayı yöneten Taşkın Sabah’ın da hakkını vermeli.

Daha önce de söylediğim gibi Hülya Avşar’ın Gülben’i "şarkıcılık" kulvarında geçmesi çok zor. Bildiğim, Gülben’in "şarkıcılık" işini daha iyi kotardığı.
Yazarın Tüm Yazıları