Gericilikle savaşın şartı

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Bakalım takvimlerin 27 Mart 1998 diye gösterdiği bu günkü tarihi önümüzdeki haftalar, aylar ve yıllar boyunca nasıl anımsayacağız.

Türk ulusunun ‘‘çağdaş uygarlık düzeyini yakalama’’ mücadelesine damga vuracak ve hız kazandıracak kadar önemli bir tarih olarak mı?

Yoksa daha önce yüzlerce defa ifade edilmiş hususları bir kere daha tekrarlayıp kamuoyunu -ve tüm ulusu- aldatan yeni bir örnek olarak mı?

Gericilikle (irtica ile) mücadele yukarıdaki satırlarımızdan da anlaşıldığı gibi Türkiye'de hiç de yeni değil.

Çok eskiden yapılanları bir kenara bırakın. Kenan Evren'in cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın da başbakan olduğu yılları anımsayın:

Özal bir yandan irticai faaliyetlere destek veriyor, öte yandan da ‘‘irtica tehlikesi’’nden söz edenleri, ‘‘gereksiz yere sorun yaratmaya çalışmakla’’ suçluyordu.

Maksadı kamuoyunu tedirgin etmeden mesafe kat etmek, bir gün olay ortaya çıktığında herkesin ‘‘maalesef iş işten geçmiş’’ deyip yılgınlığa düşmesini ve irticanın devleti teslim almasını sağlamaktı.

Ona göre gerçekten bir ‘‘irtica tehlikesi’’ söz konusu değildi.

Değildi, çünkü tıpkı bugün bir kısım mürtecilerin ‘‘irtica nerede?’’ diye sormaları gibi, o da aynadaki yüzünü görmüyor, irticayı başka yerde arıyordu. Ve tabii bulamıyordu.

O nedenle irtica yahut ‘‘gericilik’’le mücadelenin birinci koşulu, bu mücadeleyi gerici olmayan unsurlara tevdi etmektir.

Oysa Ankara'daki arkadaşlarımız, İçişleri Bakanlığı'nda irticayla mücadele için oluşturulan Özel İzleme Kurulu'nun başına ‘‘Bir tarikatla bağlantılı bir valinin getirildiğini’’ bildiriyorlar.

Aynı kurulda görev verilen İller İdaresi Daire Başkan Yardımcısı ile Mahalli İdareler Daire Başkan Yardımcısı'nın adı da Batı Çalışma Grubu'nun raporunda ‘‘tarikatlara yakın görevliler’’ olarak geçiyormuş.

Aynı şeyi milli eğitimde, poliste, yargıda da bol bol bulabilirsiniz.

Hükümet, irticayla mücadele programını açıklarken ‘‘tüm il ve ilçelerde valilerin ve kaymakamların başkanlıklarında kurullar oluşturulduğunu’’ ve irticai faaliyetleri izleyecek bu kurulların ‘‘çalışmalarını titizlikle yürüttüklerini’’ söylüyordu değil mi?

Peki bu kurullara başkanlık edecek vali ve kaymakamlardan kendisi bizzat gerici olanları ne yapacaksınız?

Adam size ‘‘bizim il yahut ilçede şu şu nitelikte irticai faaliyet tespit edilmiştir’’ der mi?

Demeye kendisini mecbur hissettiği olayın kanıtını devlete verir mi?

Görüldüğü gibi, irtica tehlikesi önlenecekse, tutarlı, devamlı ve bir bütün teşkil eden ama hukuka mutlaka uygun olan önlemler alınmalıdır.

Tabii eğer 27 Mart 1998'i bir gün saygı ile anmaya niyetliysek.













Yazarın Tüm Yazıları