Genç zabitan mı?

GENÇ subaylar ‘‘rahatsızmış’’! Olabilir efendim, ne var bunda? Şu an hala mevsim değişiminde sayılırız ve malum, hassas bünyeler biraz yadırgar.

Aspirin yutasınız, geçer. Nane limon kaynatırsınız, yine geçer.

Sürüncemede kaldı, Allah'a şükür ‘‘Gülhane Askeri Tıp Akademileri’’nde işinin ehli hekimler var, vitamin falan verirler ve adı üstünde ‘‘zinde kuvvetler’’, yine zıpkın kesilirsiniz.

Dolayısıyla, lütfen genç subaylarımızın ‘‘rahatsızlığı’’nı öyle atla deve etmeyelim.

* * *

ŞAKA bir yana ve de hadi kabul, dün ‘‘Atatürk'ü anlayan tek şef: Hitler’’ manşetini atan ve 9 Mart cuntacısının ebedi komutunda yayınlanan gazetenin bugün de aynı manşette ‘‘Genç subaylar rahatsız’’ demesini, maddenin tabiatı gereği, bir yere kadar doğal addettik.

Ancak yine de iş sıradan bir ‘‘mevsim değişimi’’ nane mollalığını aşıyor.

İsmet Berkan'ın önceki gün ‘‘ateş olmayan yerde duman tütmez’’ sözüyle özetlediği gibi, belli ki ‘‘birileri’’ kendi ‘‘rahatsızlığını’’ dışavurmak için ‘‘fışfıklama’’ yapmış.

Eh, tabii ki meşrebi zaten malum cerideden daha iyi ‘‘borazan’’ bulunacak değildi!

Dolayısıyla, haberin ilk yarısını, yani Özkök - Erdoğan görüşmesinin asparagas içeriğini ‘‘dezenformasyon’’ türü bir ‘‘üfürme’’; ama, bizatihi böyle bir ‘‘dezenformasyon’’ ve ‘‘üfürü’’ ihtiyacını yansıttığı için de diğer yarısını ‘‘gerçek’’ olarak algılamak zorundayız.

* * *

NİTEKİM, ‘‘genç subaylar’’ ayrımını lanetlemesi ve ‘‘darbe’’ sözcüğünü reddetmesi hariç, Genelkurmay Başkanı'nın önceki gün ‘‘seçilmiş’’ (!) basın mensupları önünde yaptığı açıklamalar yukarıdaki ‘‘gerçeği’’ esas itibariyle değiştirmedi.

Çünkü bir, Hilmi Özkök ‘‘rahatsızlık’’ sözcüğünü ‘‘tedirginlik’’ olarak tercüme etti.

İki, çağrışımlı biçimde de o tedirginliği belirli bir kesime değil, TSK bütününe yansıttı.

Hiç kuşkusuz, buradaki ilk olumlu noktayı, en üst düzey ordu sorumlusunun ‘‘darbe’’ rivayetlerini yalanlaması ve böyle bir kanunsuzluğa prim vermediğini vurgulaması oluşturuyor.

‘‘Legalist’’ generalimizi saygıyla selamlıyor ve kendisine şükran ifade ediyorum.

İkinci olumlu nokta ise, malum, Selanik - Makedonya garnizonlarında kışla tutmuş Abdülhamit dönemi ‘‘civan zabitan’’ından; İnönü'nün darbeye yeltenen Albay Aydemir'i kastederek radyo mikrofunundan, ‘‘Talat'ın üç beş adamı, mektebinize dönün’’ çağrısında bulunduğu çiçeği burnunda Harbiyelilere dek, demokrasiye inanmayanların yakın tarihimizde hep ileriye iteklemeye çalıştığı ‘‘genç subaylar’’ mitolojisine nokta koymasında odaklanıyor.

Bunu da saygıyla selamlıyorum ve emir - komuta hiyerarşisine güven duyuyorum.

‘‘Tedirginliğe’’ gelince...

* * *

DOĞRUSU, TSK tedirgin olabilir ama ben de bir sivil olarak gayet tedirginim.

Sayayım, Türkiye'deki en üst düzey karar organını oluşturan MGK kurumunda Genel Sekreterlik görevini üstlenmiş generalin birbiri ardına sıraladığı ve asla demokratik rejimle bağdaşmayan ‘‘inciler’’den tutun da, yukarıdaki ‘‘genç subaylar’’ haberinin neden, niçin, kim tarafından ‘‘fışfıklandığı’’ sorularına dek, beni de ürperten o kadar çok şey var ki...

Oysa, bu karşılıklı tedirginlikeri aşmanın tek ama tek bir yöntemi mevcut:

Asker - sivil ilişkilerini evrensel demokrasinin kuralları çerçevesinde düzenlemek!

Başka bir deyişle, ‘‘rahatsızlık’’ türü ‘‘fışfıklama’’lar yapılsa dahi, gazetecesinin de, okuyucusunun da, komutanın da buna gülüp gececeği ve ne haberin manşete çıkacağı, ne de Genelkurmay başkanının bunu yalanlamak zorunda kalacağı güven ortamını yaratmak!

Bu takdirde, mümkündür, askeri ve siviliyle, demokrasiyi temel ilke belleyen bizler mevsim değişimindeki bünye yadırgamasından dolayı belki bir kaç aspirin yutarız.

Fakat, ‘‘genç subaylar’’ fışfıklamasına umut bağlayanlar artık tamamen hapı yutar.
Yazarın Tüm Yazıları