Geleceğin kısa tarihi

BU seçimler, en şöyle ya da en böyle olanı mı? Değil. Bildim bileli Türkiye’nin bütün seçimleri "en kritik" seçimdir.

Petrol paylaşımı yüzünden dağıtılmış Osmanlı İmparatorluğu’ndan doğan ulus devletlerin zorluklarla en fazla karşılaşanı şüphesiz ki Türklerinki oldu.

Ve en zor olanı, çoğunluğu Müslümanların oluşturduğu bu ulus devlet başardı. Müslümanlar, demokrasi ve laikliği devlet sistemi olarak benimsediler, korudular ve geliştirmek için mücadele ettiler. Ediyorlar.

İnişli çıkışlı, ite kaka ama hep ileri giden bir başarı çizgisiyle geldik bugünlere.

Yarın nereye gidiyoruz?

Bugünlerde okuduğum bir kitaptan söz edeceğim.

Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Mitterrand’ın danışmanlarından, ekonomist ve araştırmacı Jacques Attali’nin geçen yaz piyasaya çıkan "Une breve histoire de l’avenir" (Geleceğin kısa tarihi) adlı kitabından söz edeceğim.

2100 yılının dünyasını, bugünkü verilerden yola çıkarak tahmin etmeye çalışan Attali, 2100’leri üç ana akımın belirleyeceğini ileri sürüyor.

***

ÜÇ
ana akımı şöyle özetlemek mümkün. Küresel sermayenin "hiper imparatorluğu", bu imparatorluğun yol açtığı isyan ve karşı koyuşların ortaya çıkardığı terör, iç savaşlar, bölgesel savaşların yaşanacağı "hiper çatışma" ve akıllı insanların her ikisine de karşı çıkarak dünyanın ve insanlığın değerlerini savunmak için verecekleri ortak mücadele, yani "hiper demokrasi".

İlk ikisi, tek başlarına etkin olmaları durumunda bu insanlığın sonu anlamına gelecek.

Üçüncüsü, hiper demokrasi ise tek başına mümkün değil.

O zaman, insanlığın gelecek yüz yılını bu üç ana akım bir arada ve iç içe geçerek etkileyecekler.

***

BU
dinamiklerin biçimlendirdiği dünyada nasıl bir Türkiye ortaya çıkabilir?

Yazara göre, İran ve Türkiye, Amerikan imparatorluğunun gerilediği, Avrupa Birliği’nin gevşediği ortamda Doğu Akdeniz’de bölgesel güç olarak ortaya çıkacaklar. Ancak bu süreç içinde nükleer güce sahip olacak olan bu iki ülkenin arasında çelişkiler de devreye girebilir. Hiper çatışma dinamiği kontrol edilemezse, bölge ve Türkiye, iç ve sınır çatışmalarının, enerji ve su savaşlarının, etnik savaşların içine çekebilir.

Ama küreselleşmenin olumsuz sonuçlarını denetlemeyi becerebilen, insanlık değerlerini seferber edecek akıllı insanların el ele verebildiği bir Türkiye bu riskleri azaltabilir, etkisizleştirebilir.

Yazarın insanlık için ölümcül riskler olarak nitelediği hiper imparatorluk ve hiper çatışma dinamiklerini etkisizleştirmek için nasıl bir hedef koymak gerektiği kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Hiper demokrasi.

***

SEÇİMLERİN
Türkiye’ye, çevremize ve dünya barışına katkıda bulunmasını diliyorum. Herkes bu konuda üzerine düşeni yaparsa neden olmasın?
Yazarın Tüm Yazıları