Garibim üniversite

Kadınlar eşlerini başka kadına kaptırırlarsa ekonomik zorlukla karşılaşacaklarını düşünür, bundan korkarlarmış. Onun için kıskanırlarmış eşlerini öteki kadınlardan.

Yani kıskançlığın altında adamın aşkından ölüp bitmeler falan yatmıyor aslında.

Aldatılan erkeklerse rakiplerinin performansından korkarlarmış en çok. Bildiğimiz boyut ve skor meselesi yani.

Şimdi ‘‘Bu temcit pilavı nereden çıktı yine?’’ diyeceksiniz.

Üniversitenin biri araştıra araştıra bulmuş bunları. Koskoca üniversite. Hem de İngiltere'de.

Ayol ne lüzum vardı araştırmaya... İki Türk gazetesi alıp okusalardı. Yaza yaza bir hal olduk hepimiz.

Hadi ben neyse, görmüş geçirmişliğim var... Daha dünkü çocuklar bile bilip yazıyorlar. Garibim üniversite anca gelmiş bizim dediğimize.

Neyse artık... Kalkmış araştırmışlar, saygı duymak lazım.

Hem yine de bana öğrettiği bir şey var bu araştırmanın.

İnsan her yerde aynı insan. Bu konuları yazıp çizerken hep Türk erkeğiyle Türk kadınını esas alırdım. Diğerleriyle fazla teşrikimesaim olmadığından... Meğer üç aşağı beş yukarı herkes aynı davranışlar içindeymiş.

Mesela penis boyu söz konusu olduğunda ‘‘Ben İsveçliyim, ayıptır’’ demiyormuş kimse.

Ya da adamı öteki kadınlara kaptırmamak için yorganın altından hiç çıkarmamak bir çareyse... Farklı olan bir tek yorganlarmış. Birinin başı Fransa danteli, öteki, yorgancı Hayri'nin mitili. O kadar.

Bilmeden genel takılmışım yıllarca.

Netice olarak ‘‘kadın - erkek yazarı’’ takımı olarak üniversiteler üstü olduğumuza kanaat getirmiş bulunuyorum. Fakat bir profesörlük verirlerse, üniversiteye inmeyi de düşünebilirim kendi hesabıma.


Oh!


Madem laf aldatmadan açıldı...

Bu meselelerde, daha önce de belirtmişimdir herhalde, hiç taraf tutmam.

Genellikle iki takım vardır hani...

Birincisi her olaya ‘‘Erkektir, yapar’’ penceresinden bakar... Mesela Pınar Altuğ'un dedikodular yüzünden ‘‘Çocuklar Duymasın’’ dizisinden çıkarılması ihtimalini gündeme getirenler o takımdandır.

Tamer Karadağlı hakkında da çok dedikodular çıktı fakat aklımızdan geçti mi böyle bir şey?

Tamam, Pınar da çıkarılmayacak büyük ihtimalle ama bunun konuşuluyor olması bile büyük haksızlık. Öyle yönetmene sormalar falan...

İkinci takımsa daima ‘‘Kadın neylerse güzel eyler’’ diyenler. Var öyle bir amigolar grubu, isim vermeyeyim şimdi.

Oysa her ilişki özeldir. Şartlar değişiktir. Kendi içinde değerlendirilmelidir. Hatta bize nedir? Bu az bulunan üçüncü takımın fikri oluyor.

Ama genel olarak kadınlar ve erkekler hakkında vardır bir fikrimiz ve kimse de yüzümüzü kara çıkarmamıştır bugüne kadar, o başka.

Diyeceğim ben öyle ‘‘Kadın bakış açısı’’, ‘‘Erkek bakış açısı’’ falan bilmem.

Bir bakış açım vardır elbet lakin cinsiyetimden tamamen bağımsızdır.

Lafı şuraya getireceğim:

Son günlerde bir kadın tiyatrocunun, eşini aldatmak suretiyle ondan intikam aldığı yazılıp çiziliyor.

‘‘Oh! İnşallah doğrudur, aferin kadına’’ diyeceğim de bunu ‘‘Kadından yana, erkeğe düşman’’ bir genel tavır sanmanızı istemiyorum. Hayır, erkeklerden gelecek mektupları biliyorum da...

Aslında nedir bu telaşım, ‘‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’’ deyip, eski yazılarımı hatırlamanızı tavsiye etsem ve sadede gelsem iyi olacak.

Bu karı kocanın evliliklerinin içyüzünü bilmiyorum. Kişiliklerini de derinlemesine bilmem. Gerçi ikisi de arkadaşım sayılır ama hiçbir zaman can ciğer kuzu sarması olmadık. Fakat bende de herkes kadar gözlem yeteneği varsa ki var olduğunu düşünüyorum çektiğim fotoğraf şuydu:

Çok zeki, çok yetenekli, çok birikimli, çok akıllı, çok dayanılmaz, çok bilen, çok şu, çok bu bir erkek. Artık dolayısıyla mıdır nedir çok da dediğim dedik.

Ve çok hak ediyor.

Neyi?

Her şeyi. Dişi sineği bile.

Karısının yanında bile kaşıyla gözüyle olsun flört durumları...

Kadının da var bir sürü meziyeti ama galiba eşi rol dağıtırken ‘‘Sen anaç, yumuşak, tatlı, idareci, sabırlı, hoşgörülü bir kadın olacaksın’’ demiş. Kadın da rolünün hakkını verdi doğrusu.

Bakın, katiyen suçlamıyorum erkeği. Hayat kısa, nimet çok. Üç günlük dünyada evlilik denen ucubeye nimetleri kaptırmak akıl kárı bir iş değil. Kimse kaptırmasın ama. Kadın da. Anladı nitekim o da. ‘‘Oh’’ dememin nedeni bu.

İnşallah doğrudur yazılanlar. Maymun gözünü açmıştır. Darısı, erkek ya da kadın bütün boyun eğenlerin, sabredenlerin, katlananların başına.


MIŞ-MUŞ


İstanbullular deprem olacak diye sokaklara dökülmüşler.

Öyle bekliyoruz ki şu depremi, Mecnun Leyla'sını beklememiştir...

Ecevit'e de Yüce Divan yolu görünmüş.

Bakalım ‘‘eş durumundan’’ oraya da beraber mi gidecekler.

Cumhurbaşkanı ile Başbakan bir hafta boyunca telefonda bile görüşmemişler.

İlişkileri patlıcanlı kebap gibi; bir kavga bir küslük, bir kavga bir küslük...
Yazarın Tüm Yazıları