Futbola dinamit koyanlar ortada

TÜRK futbolundaki en istikrarsız kişiler, söylediğini yapamayan, söylediğini yiyen ve futbolu dinamitleyen halka, yönetici kısmı. Hepsi değil. Çok düzgünleri de var. Çok iddialı olup da attığı zaman da mangalda kül bırakmayan ama dönüp tam tersini yapanlar da var tabii ki.

Hiç fazla uzatmayalım. Bu yöneticilerin en önce söyledikleri cümle şu: "Basın yalan yazıyor." Peki, basın yalan yazıyor da siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa basın yalan yazarsa onu geri döndürme şansımız var. Peki futbolcu golü elle-kolla atarsa geri döndürme şansımız var mı? Yok. Böyle gol atmak, yalan haber yapmaktan az mı tehlikeli? Devlete yıllarca vergi vermeyip, sonra vergi indirimi istemek çok mu düzgünlük? Yalan haberden daha mı iyi?

Televizyon programlarını RTÜK'e şikayet ediyorlar. "Televizyonlardaki spor programlarını çocuklar izliyorlar. Bu kötü hareketlerden etkileniyorlar" diyenler, naklen yayınlarda Baros'un, Anelka'nın, Önder'in ve Nobre'nin, dahası birçok ismin elle gol atmasına, puan kazanılmasına, puanlarının rakiplerinin elinden çalınmasına hiçbir şey demezler.

Sizlere ne demeli

Ama maalesef bizim çocuklarımız spor programlarından çok etkilenirler de bu elle atılan gollerden hiç etkilenmezler. Ve yine maalesef bu futbolculara da hep sahip çıkarlar bu yönetici kardeşlerimiz. Mesela bunlardan bazıları transferde yetiştirme hakkı olarak iki evvelki kulübe, o çocuğun yetiştirme parasını ödemezler. Onu kardan sayarlar. Böyle bir parayı vermemek onlara göre ahlaksızlık değildir.

"Argo konuşulmasın" diyorlar. Tamam. "Kişilik haklarına saygı duyulsun" diyorlar. O da tamam. Peki, divan kurulunda çıkıp da kongre üyen hakkında "Uçakta tuvalette oturuyordu" demek, ne demek? Veya, protokol tribününde otururken birbirlerine ana-avrat küfür eden iki kulübün yönetim kurulu üyelerine ne demeli? Marka değeri korunsun diyorlar. Kendileri kendi kulüplerinin değerini ne kadar koruyor veya koruyabiliyor?

Kulüpler Birliği Başkanı Aziz Yıldırım diyor ki, "Naklen yayınlarda şeref tribünü çekilmesin." Allah Allah, neden? Sebebi ne? Yayıncı kuruluş Avrupa Şampiyonası'nda sevinen Cumhurbaşkanımızı, Başbakanımızı, rahmetli Federasyon Başkanımızı ve eşini çekti. Dünya izledi. Ne oldu? Naklen yayınlarda koridorlara kamera koydurmuyorlar. Neden? Oralarda her şeyi yapmak için. Yedek kulübesinin yanlarına koydurmuyorlar. Neden? Küfürlerin sesi duyulmasın, görüntüsü verilmesin diye. "UEFA kuralları uygulansın" diyorlar. UEFA'da maçtan sonra yayıncı kuruluşa iki futbolcu ve antrenör vermek mecburi.

Bazı takımlar burada bir kişi yolluyor. Neden? "Ben öyle istiyorum kardeşim" diyor başkan. Sonra bunlar çıkıyorlar, RTÜK'e şikayete gidiyorlar. Yani bir yerde kamuoyuna şikayet ediyorlar. Peki, yayıncı kuruluştan paraları tonla alıyorlar. Peki, yayıncı kuruluşun yayın yapmasına neden mani oluyorlar? Düzgün yayın yapmasına neden engel teşkil ediyorlar? Yayını yapan, canla başla çalışan o insanlara neden yardım etmiyorlar?

Bazı statlara gidin, spiker anlatım yerlerine it bağlasanız durmaz. Kameralar, çatılardan yayın yapar. O çatılarda görev yapanlar, tuvalete gitmeye kalksalar maçı kaçırırlar, defi hacetlerini o çatılarda giderirler. Ondan sonra giderler yayınları şikayet ederler. Sonra aynı şahıslar giderler, devre arasında hakemlerin seminerine katılırlar. Hakemleri eleştirenleri eleştirirler. Hakemlere sahip çıkarlar. Ama, verdikleri sözlerin üzerinde ancak ikinci yarı başlayana kadar dururlar. Daha birinci maçta, dakika bir gol bir olur.

Bir de tehdit ederler

Mesela, Beşiktaş yöneticisi Levent Erdoğan, "Küfürü engelleyemiyoruz" der. Devam eder, "Selçuk Dereli maçın başından itibaren verdiği kararlarla oyuncularımızı ve taraftarlarımızı çileden çıkardı" der. Atılan futbolcusu Zapotocny, "Çok büyük baskı vardı ondan atıldım" der. Mustafa Denizli de, "Futbolcum atıldı. Bunun sebebi bizim rakip takımlarımızın futbolcularına yapılan hoşgörülü muameleler" der. Yani, "Onlara göz yumuluyor. Bizimkilere ise sert yapılıyor" diyor Denizli. Peki, Zapotocny neden atılıyor? Hakeme küfür ediyor ve maçtan sonra da gidip hakemden özür diliyor. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören de taraftar derneklerini kışkırtarak tribünlerden bana ve Şansal Büyüka'ya ana avrat küfür ettirtiyor.

Dönüyorsunuz, G.Saray yöneticisi Haldun Üstünel'e. Üstünel, maçın yardımcı hakemine verip veriştiriyor. "Sanki artniyetliydi, şartlıydı" diyor. Bir hakem eğer artniyetli ve şartlıysa o hakem taraflıdır demektir. Bunu ya para karşılığında yapar ya da sempati karşılığında. Peki hakemin hata yapma hakkı yok mudur? Ama Üstünel ondan hiç bahsetmez. Ümit Kayıhan çıkar, "Yediğimiz golden önce faul vardı" der. Ama şunu da söylemeyi ihmal etmez, "Biz hakem hakkında hiç konuşmayız ama..." Bunları yapanlar hiç sıkılmadan RTÜK'e gidip programları şikayet ederler. Gazetecilere tehditler savururlar. Şu cümleyi de söylemeyi ihmal etmezler. "Sonunda işler ters olursa aç kalırsınız..." Helal olsun bunlara. Yıllardır onlar konuştular, millet yedi. Tabi bazıları yedi. Yiyemeyenlere de zaten onlar düşmanca hareket ediyorlar. Yedirmeye kalkıyorlar daha doğrusu yemeğe kalkıyorlar. Peki soruyorum size bütün bunlardan sonra futbola dinamit koyanlar kimler?..

Diplomayı aldık

GEÇEN hafta Türkiye'de ilk defa Aşçılar Federasyonu, Bin 700 aşçının katılımıyla Antalya'da bir yarışma düzenledi. Bu arada Aşçılar Federasyonu, Maraton programını da en lezzetli spor programı seçmişler. Bana da Fahri Aşçılık Diploması verdiler. Tabii ki aşçı elbisesini de giydirdiler.


Facebook'ta yokum

BENİM internet ortamında hiçbir sitede, kendime ait bir formum yok. Ne Facebook'ta sayfam, ne de fastfood atıştırılacak bir mekanım var.

Hıncal’a...

SEVGİLİ Hıncal. Yıllardır milleti fıtık ettin, duydum ki boyun fıtığından ameliyat olacakmışsın. Senin fıtık ettiklerin hastaneye gidip tedavi olamıyorlar ama inşaallah senin ameliyat iyi geçer de ben de seni fıtık etmeye devam ederim.

İpi çekerdik...

GEÇEN hafta Milano'daydım. Gitmeden bir gün önce kar yağmış. 5 gün kaldım. Milano Belediyesi bırakın en işlek caddeleri, sokakları, ara yollardaki kaldırımları bile temizlemedi. Milano’da hayat kendi başına aktı. Eğer bizde büyükşehirlerde böyle bir şey yaşasaydık, belediye başkanlarını herhalde en büyük meydanda asardık.

Bu uçaklar çok güzel

TÜRK Hava Yolları'nın yeni getirdiği uçaklar çok güzel. Özellikle Business Class uçarsanız uzun mesafede deliksiz uyuyorsunuz. Yanınızda hiç kimse yok. MR makinasını düşünün. Ama üstü açık olanını. Koltuğu yatırdığınız zaman aynen öyle oluyor. Mışıl mışıl, uyuya uyuya gidiyorsunuz. Rahatlıktan dolayı, horlamak da serbest.

Hakemlere bakalım

GALATASARAY, Sivasspor ile ligde oynadığı maçın tekrarını istiyor. Niye? Bilmiyorlar mı, hiç futbol oynayamadıklarını ve oynamadıklarını. Sivasspor'un onları eze eze yendiğini. Biliyorlar ama Sivasspor ile oynayacakları önlerinde iki kupa maçı daha var. Onu da biliyorlardı. Ona altlık yapıyorlar. Yoksa maçın tekrar edilmeyeceğini onlar da biliyorlar. Bakalım maçların hakemleri bundan etkilenecekler mi?
Yazarın Tüm Yazıları