Fransa’nın tarihiyle sorunları

HER ülkenin tarihiyle sorunu vardır. Geçmişin parlak sayfaları daima öne çıkarılır ve bunlarla büyük milli gurur duyulur. Karanlık sayfaları ise milli hafıza kabil olduğu kadar unutmayı tercih eder. Bu alanda en büyük beceriyi gösterenler de galiba Anglosaksonlar.

Geçmiş günahları çok ise de bunlar için dövünmezler, tarihlerinin hep iftihar ettikleri yönleri üzerinde dururlar. Fransa öyle değil. Fransa’da tarih kolay kolay hiçbir zaman gündemden silinmez.

1789 İhtilali’nin büyük fikir devrimciliğiyle neden olduğu katliamlar ve dramlar arasındaki çelişkiden başlayarak tarihlerinin çeşitli aşamalarında geçirdikleri travmalar, Fransızları sürekli geriye dönerek vicdan muhasebesine sürükler.

* * *

Fransa şimdi yine böyle bir devirden geçiyor. 2 Aralık kritik Austerlitz savaşının 200’üncü yıldönümüydü. Napolyon, stratejik dehasını kanıtlayarak bu savaşta Avusturya ve Rus ordularını hezimete uğratmıştı.

Oysa bu yıldönümünün kutlaması sönük geçti; çünkü yayınlanan bir kitapta Napolyon’un 1789 İhtilali’nin yasakladığı köleliği yeniden başlattığı ve bunun Karayipler’de çok kan dökülmesine neden olduğu hatırlatılıyordu. Fakat asıl fırtına, Fransız Parlamentosu’nun geçen şubat ayında kabul ettiği bir kanun konusunda koptu.

Bu kanunda Fransız kolonyalizminin özellikle Kuzey Afrika’daki olumlu rolünün tanınması isteniyordu. Cumhurbaşkanı Chirac, kanunun yeniden görüşülmesini istemek hakkını kullanmamış ve onu hemen imzalamıştı. Ne var ki Paris banliyölerinde patlayan ve günlerce süren şiddet olayları sosyalistlerden bir grubu kanunun iptalini talep etmeye sevk etti.

Gaulliste’ler karşı geldiler. Oysa kanun ayrıca Fransa ile Cezayir arasında bir dostluk anlaşmasının imzalanmasını güçleştiriyordu. Sonunda Chirac, ‘Tarih yazmak kanunun işi değildir. Tarih yazmak tarihçilerin işidir’ diyerek ‘parlamentonun tarih ve hafıza alanındaki faaliyetlerini’ incelemek ve üç ay içinde bir rapor sunmakla görevli bir komite kurdu.

* * *

Diğer taraftan, bir grup tarihçi, basınımızda geniş yankı bulan bir bildirgeyle tarih hakkında değer yargıları içeren ve ‘demokratik bir rejime yakışmayan’ bütün kanunların iptalini istedi.

Fransız tarihçiler tutarlı davranarak ‘Ermeni soykırımı’nı tanıyan 29 Ocak 2001 tarihli kanunu da listelerine eklediler. Cumhurbaşkanınca kurulan komitenin, Fransız hükümetinin ve parlamentosunun aynı tutarlılıkla hareket edip etmeyeceğini göreceğiz. Ancak şimdiden Chirac’ın sözleri temelinde ‘Ermeni soykırımı’na ilişkin kanunun iptali yönünde Paris’te girişimler yapmaya hazır olmalıyız.

Fransa’daki tartışmalar, tarihi tarihçilere bırakmak gerektiği yolundaki tezimize çok kuvvetli bir mesnet kazandırmıştır. Bunu vakit geçirmeden değerlendirmeliyiz.

* * *

Chirac’ın şu sözleri üzerinde de durulmalıdır: ‘Tarih bir milletin birliğinin kilididir; fakat tarih aynı zamanda kolaylıkla bölünmelere, tutkuların alevlenmesine ve geçmişin yaralarının deşilmesine yol açabilir.’

Evet, tarih üzerindeki tartışmalar kuşkusuz önlenemez, herkesin algılaması farklı olabilir, kimse fikirlerinden ötürü suçlanamaz; ancak tarihin çok hassas bir konu olduğunu sorumluluk duygusuna sahip herkes idrak etmelidir. Tarihçiler de.
Yazarın Tüm Yazıları