Formula 1 (Varan 2) İTO F1 hatasını biliyor, MSO daha zaman var diyor

Geçtiğimiz hafta ’Formula 1’i birileri para kazansın diye almadık’ başlıklı yazım yerine ulaştı sanırım. Ortalık biraz karıştı. İyi de oldu.

Haberin Devamı

Sonuçta bir ay gibi kısa bir süre kala, Türkiye’nin uluslararası tanıtımı için çok önemli olan bu organizasyonu yapanlar biraz hareketlendi. Türkiye’de bazı şeyler ne yazık ki ite kaka oluyor. Bazı gerçekler yüzlere vurulmazsa, herkes bildiği yoldan gitmeye devam ediyor.

İstanbul Park’ın patronlarından İTO Başkanı Murat Yalçıntaş büyük bir olgunluk ve profesyonellikle telefon açıp, tüm eleştirilerimde haklı olduğumu söyleyip teşekkür ederken, Yalçıntaş’a bağlı İstanbul Park’ın işletmecisi MSO’nun Genel Müdürü Baran Asena’nın gönderdiği elektronik postayı anlamakta biraz(!) zorluk çektim. Asena, henüz seslerinin çıkmamasının nedeni olarak zamanlama ve Dünya Futbol Şampiyonası’nın bitmesini beklemelerini gösteriyor.

DÜNYA KUPASI’NIN ETKİSİ

Daha zaman varsa niye Dünya Kupası’nın arkasına sığınıyorsunuz. Ayrıca neye göre zaman var. Şurda topu topu bir ayımız kalmış ve bu yılki yarış geçtiğimiz yıldan çok daha önemli. Çünkü Schumacher yeniden sahnede ve belki de bu yılın şampiyonu İstanbul’da belirlenecek. Bu dünyanın 3 gün boyunca İstanbul’la yatıp İstanbul’la kalkacağı anlamına gelmiyor mu?..

Sonuçta geçtiğimiz yıl bir çok eksikliği ve sorunu organizasyonun ’ilk’ olmasına verdik. Ama bu yıl kimsenin hataya ve çözülmemiş sorunlara tahammülü olmayacak. O yüzden hem tanıtımların hem de çözüm yollarının (ulaşım, park) ne olduğu aylar öncesinden açıklanması gerekiyor. Uluslararası tanıtımı geçtim en azından bilet satmak ve tribünleri doldurmak istiyorsanız bunu yapmak zorundasınız. Yoksa tüm dünya İstanbul’daki boş tribünleri seyredecek, bu da Formula 1 beceriksizliğimizi gözler önüne serecek.

YALÇINTAŞ’LA BEYİN FIRTINASI

İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’ın düzenleyecekleri basın toplantısını bir hafta önceye çektiklerini belirterek, "Yazınız etkili oldu ve biz de haftaya (bu hafta) toplantıyı gerçekleştiriyoruz. Toplantı sonrasında sizinle neler yapılabileceğimize ilişkin bir beyin fırtınası yapmak ta isterim" sözleri önemli. Çünkü hataları kabul edip çözüm yolu arama çabası bence büyük bir erdem. Ayrıca Yalçıntaş, İstanbul Park’ı işletemediklerini ve bu işi profesyonellere bırakmak istediklerini de söylüyor ve ekliyor: "Bu bizim işimiz değil. Biz eğer pistin işletmesini TÜRSAB’a veremessek tabii ki kendimiz devam edeceğiz. Ama organizasyonu çeşitli parçalara bölüp profesyonel ekiplere görev vereceğiz."

CEM HAKKO BİLE BİLGİ ALAMIYOR

İşte bu noktada, MSO ile birlikte çalışan profesyonel ekiplerden birinden Genel Müdüre gönderilen ve bana da bilgi olsun diye iletilen bir mesaj, kendi içlerinde bile iletişim kopukluğu olduğunu net olarak ortaya koyduğu için yayınlıyorum:

"Yaklaşık 2 aydır hep arkadaşlardan ve dolayısıyla sizden istediğimiz en önemli şey, Formula 1 de bu sene trafik probleminin nasıl çözüleceği hakkında basına bilgi vermekti. Cem Hakko (MSO’nun sahiplerinden) ile yapmış olduğumuz her üst ziyarette konu dönüp dolaşıp trafik sorununa gelince; biz bu konuda en kısa zamanda onları aydınlatacağımızı da söyledik. Ama bütün toplantılarda hatırlatmamıza rağmen bu bilgiyi alamıyoruz. Sonunda bildiğiniz gibi çok haklı olarak bu konuyu Hürriyet Oto Yaşam da Emre Özpeynirci yazdı. Bunca senedir medya ile son derece iyi ve sağlam ilişkiler içinde olmamın en büyük nedenlerinden biri, istedikleri hatta istemeden bile gerekecek bilgileri doğru ve zamanında vermek, onları uğraştırmamaktır. İlk defa böyle bir durumla karşı karşıya kaldım. MSO’un prestiji kadar, bunca yıldır mesleğime yaptığım yatırımla kendi prestijimi de aşağıya çeken bu durumdan son derece rahatsız olduğumu bildirmek isterim. Siz cevaplamışsınız ama ne olur artık hızlanalım. Biz niye son bir aydır bu bilgileri alamıyoruz? Lütfen yardımcı olun."

Sonuçta, bu mesajın bana iletilmesi kriz yarattı ve bu profesyonel şirket MSO ile bağlarını koparttı. Yalçıntaş, acaba profesyonel şirketlerle yaşanan bu sorunlardan haberdar mı? Çünkü MSO kendisine bağlı. Acaba bu iletişim kopukluğunu biliyor mu?

Üstü açık otomobil artık zenginin tekelinde değil

Birçok kişinin hayalinde mutlaka bir üstü açık otomobil sahibi olmak vardır. Şöyle sıcak bir günde aracının üstünü açarak ferah ferah dolaşmayı kim istemezki. Düne kadar böyle bir otomobile sahip olmak, fiyatları nedeniyle sadece ’hayal’ olarak kalabiliyordu. Bir başka değişle bu tip otomobiller zenginlerin tekelindeydi. Ancak son dönemde rekabetin bu alanda da artmasıyla birlikte çok uygun fiyatlara üstü açık modeller geliştirilmeye ve piyasa sunulmaya başlandı.

Ağustos ve Eylül ayında gelecek yeni modellerle birlikte Türkiye’de satılan üstü açık model sayısı 29’a ulaşacak. Bu modellerin 10 tanesi 39 bin ile 70 bin YTL arasında. Yani üstü açık otomobil almayı hayal olmaktan çıkartan modeller. Diğer modeller ise 70 bin YTL’den başlayıp 632 bin YTL’ye kadar çıkıyor.

Fiyatları açısından ekonomik olarak tabir edilen üstü açık modellerin 7’si hard-top (metal tavan) tavana sahip. Yani üstü kapandığı zaman herhangi bir 3 kapılı spor araçtan farkı kalmıyor. Yaz ve kış rahatlıkla kullanılabiliyor. Klasik üstü açık otomobiller olan bez tavanlı modeller de gelişen teknoloji ile metal tavanlılardan çok farklı değil. Yani ısı kaybı yok ve öyle yağmurda içi su falan dolmuyor.

Bu hafta Otoyaşam olarak bizde alternatiflerin giderek çoğalmasına bağlı olarak yaz mevsiminin tadını üstü açık veya spor otomobillerle çıkartmak isteyenler için özel bir dosya hazırladık. Bu dosyanın içinde coupe, cabriolet ve coupe-cabriolet (CC) araçlar hakkında tüm detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

Haberin Devamı

Çevre Bakanına, mısır ve buğdayla çalışan araç

Haberin Devamı

General Motors Türkiye, hem benzin hem de etanolla çalışan Saab 9-5 Bio-power’i Türkiye’ye getirdi. Türkiye’nin bu ilk etanolla çalışan aracıyla GM, çevreye verdiği önemi göstermek istiyor. Yakıt olarak mısır, buğday ve pancardan üretilen etanol kullanıldığı taktirde, aracın gücü bir anda yüzde 20 artarak, 150 beygirden, 180 beygire çıkıyor. GM Dış İlişkiler Direktörü Sinan Ulusoy, Türkiye’ye bu araçtan sadece bir tane getirdiklerini belirterek, "Şu an aracı plakalandırıyoruz. Amacımız ticari değil. Biz çevreci örgütlerle temasa geçip bu aracı test etmelerini istiyoruz. Sonra da bu aracı Çevre Bakanına tahsis etmek istiyoruz. Bakanın böyle bir aracı kullanmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Umarım bu düşüncelerimizi gerçekleştirebiliriz" açıklamasını yaptı. Bence de Çevre Bakanının böyle bir aracı kullanması anlamlı.

Yazarın Tüm Yazıları