Fatih Altaylı: Deprem vergisi gitti bile!

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Deprem vergisine karşı çıkarken, ‘‘Bizim paraları ona buna dağıtacaklar’’ demiştim ya, işte görün kime dağıttıklarını.

Mevduat sigorta fonundaki para 1.1 milyar dolar.

Devralınan şimdilik 5 bankanın getirdiği yük ise 2.5 milyar dolar civarında.

Yani 1.4 milyar doları da yine bizden alacaklar.

Vergi diye, özel vergi diye, ek vergi diye yine bizden çıkacak bu zararlar.

Baksanıza IMF'yle yapılan anlaşmada hükümet ‘‘yeni vergiler koyma’’ hakkını da mahfuz tutuyor.

17 Ağustos depremi için bir posta topladılar.

Şimdi de 22 Aralık depremi için bir daha toplarlar.

Mühim değil.

Son dakikada, ufak büyük demeden, ‘‘250 mark 250 marktır, sürümden kazanır, alır kaçarım’’ diyenlerin 1.4 milyar doları bizden çıkacak.

Son deprem vergisi ile topladıkları 2.5 milyar doların yarısı gitti bile.

Gerisi mi?

O çoktan gitmişti zaten!

Bakan, Çakıcı ile akrabalık sorusuna yanıt veremiyor

ADALET Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk'e bir soru sordum.

Bu soru halk adına sorulmuş bir soruydu.

Yanıt alamadım.

Soruyu bir kez daha tekrarlıyorum:

‘‘Sayın Hikmet Sami Türk, sizin, eşiniz Fatma Türk'ün veya özel kalem müdireliğinizi yapmakta olan baldızınızın Alaattin Çakıcı ile herhangi bir akrabalık ilişkiniz var mı?’’

Adalet Bakanı Türk bu basit soruya yanıt vermiyor ya da veremiyor.

Bir tek kelime yeter:

‘‘Evet akrabam’’ veya ‘‘Hayır değil’’.

Ancak Sayın Türk bu yanıtı vermiyor da, başka şeyler söylüyor.

Mesela, ‘‘Çakıcı adını ilk kez Türkbank skandalı sırasında duydum’’ diyor Adalet Bakanı.

Daha neler.

Türkiye'de yaşayacaksın, siyaset yapacaksın, profesör olacaksın, okumuş, yazmış olacaksın, Çakıcı adını Türkbank olayına kadar duymayacaksın.

Daha neler?

Yerseniz.

Bakan Bey öyle diyor.

Sayın Türk bırakın boş ve inandırıcı olmayan lafları da, soruma yanıt verin, sizin veya eşinizin Çakıcı ile akrabalığınız var mı?

Efendim Hikmet Bey!

Çok alçak sesle söylediniz galiba. Duyamıyorum.

Oysa çarşaf çarşaf yanıt yollamaya pek bayılırdınız.

Genelev mi, cezaevi mi?

HİKMET Sami Türk döneminde cezaevlerinin düştüğü durum aklın alacağı gibi değil.

İşin tam cılkı çıktı. Her gün bir yerde isyan.

Son Ulucanlar Cezaevi isyanının nedenini duydunuz mu?

Bir mahkûm ve birkaç arkadaşı cezaevini birbirine katmışlar.

Gerekçe ise müthiş.

Mahkûmlar cezaevine telefonla iki fahişe çağırmışlar.

Fahişeler gelmiş. Ancak cezaevi yönetimi fahişelerin cezaevine girmesine izin vermemiş.

Bunun üzerine sinirlenen mahkûmlar isyanı başlatmışlar. 38 infaz koruma memuru rehin alınmış. Yataklar yakılmış. 5 görevli ve iki mahkûm yaralanmışlar.

Olayın açıklanma biçimi, ‘‘Ziyaretçilerin cezaevine alınmamasına tepki gösteren mahkûmlar isyan başlattı’’ şeklinde.

Ancak ziyaretçi denilenler, telefonla çağrılmış fahişeler.

Cezaevleri hücre evine döndü diye kızıyorduk.

Hikmet Sami Türk döneminde cezaevleri aynı zamanda ‘‘genelev’’e dönmüş de haberimiz yokmuş.

Bir konuş yüz öde!

ELİMDE bir cep telefonu faturası. Ödenecek tutar bölümünde 13 milyon 407 bin 869 lira yazıyor.

Gelin bu faturanın dökümüne bakalım.

Aylık sabit ücret: 2 milyon 173 bin 913 lira.

Kullanım ücretleri toplamı: 127 bin 826 lira.

Diğer ücretler: 1 milyon 689 bin 565 lira.

TGM, EKP ücretleri ve özel işlem vergisi: 8 milyon 500 bin lira.

KDV: 355 bin 695 lira.

Özel iletişim vergisi: 560 bin 870 lira.

Ödenecek tutar: 13 milyon 407 bin 869 lira.

İşe bakın yahu!

Telefonda yapılan konuşmanın toplam bedeli 127 bin lira.

Ödenecek para 13 milyon liradan fazla.

Konuşma bedeli faturanın yüzde biri bile değil.

Ben böyle bir kazık dünyanın herhangi bir yerinde görmedim.

1 konuş yüz öde...

Anca bizim gibi ‘‘Enayi tüketici’’nin olduğu ülkede olur.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Geleneksel banka batırma şenliklerimiz sona erdiği zaman.

Yazarın Tüm Yazıları