Eski usul eşarp nostaljisi

Başörtüsünü bu kış sık sık göreceğiz. "Zaten görüyoruz, memleketin gündeminde başka bir şey var mı ki?" demeyin hemen.

Resmi resepsiyonlarda maraza çıkaran ve milleti birbirine düşüren türbandan bahsetmiyoruz tabii. Sözkonusu Audrey Hepburn, Kraliçe Elizabeth, Sophia Loren, Grace Kelly ve Belgin Doruk’un gevşek başörtüleri...

Başörtüsünün, hadi eşarp diyelim de daha şık olsun, türbanla belli bir türdeşliği varsa da onunla aynı kaderi paylaşmıyor. Üniversite kapılarında bekleşen genç hanımları sıkıntıya sokan ve bir bardak suda fırtınalar koparan kardeşi türbandan daha rahat ve sorunsuz bir hayatı var eşarbın. Yine de sereserpe eşarpla gergin türban arasındaki en önemli fark şudur kanaatimce: Giyinmeye türbanla başlarsınız. Türban bütün dış görünüşünüzü domine eder, geri kalan her şeyi ona uydurmak gerekir. Dolayısıyla türbanla şık olmak çok zordur. Hele de sade ve zarif görünmek... Eşarpsa kıyafeti tamamlayan tatlı ve uçarı bir ayrıntıdır. Giyinirken sıra en son ona gelir. Varlığı takdir toplasa de eksikliği hiç mi hiç hissedilmez, başınızdan kayıverecek gibi yaramaz bir hali vardır. Romantik bir nostalji yaratma özelliğini de biraz bu hallerine borçludur.

BABUŞKA STİLİNDEN KRALİÇEYE

Peki başörtüsü nasıl geri döndü? İngiliz eksantriklerinin şahı Sir Paul Smith defilesi fitili ilk ateşleyenlerden oldu. Hazretin sonbahar-kış defilesinde babuşka stili (yani Rus köylü kadınları gibi) başörtüler takan manken kızlar arzı endam ediyordu. Bu arada bir seksen boyunda manken kızların defilelerde taktığı başörtülerle bizde düzenlenen son derece zevksiz tesettür defilelerinin uzaktan yakından hiçbir alakası olmadığını belirtelim de, herhangi bir yanlış anlaşılma olmasın.

Paul Smith’i şimdiye kadar hep ultra seksi tasarımlarıyla tanınan Dolce&Gabbana izledi. Dolce&Gabbana’nın çene altından bağlanmış eşarp takan ceylan mankenleri, Balmoral’daki arazisinde ava çıkmış Kraliçe Elizabeth’i andırıyordu. "Eşarp modasını yenileyerek ona bir hayat vermeyi ve bu tarzı genç nesillere tanıtmayı amaçladık. Eşarba modern ve cool bir anlam yükledik. Günümüz genç kızlarının kafalarına eşarp bağlaması fikrinden çok hoşlandık" diye anlatıyor meramlarını Domenico Dolce ve Stefano Gabbana ikilisi.

BAŞÖRTÜSÜ BİR MÜCEVHER MİDİR

Hermes’in yaratıcı yönetmeni Bali Barret’e göre, "ipek bir eşarp mücevhere benzer". Dahası, "Onun sayesinde fantezilerinizi dile getirebilir ve görünüşünüze renk katabilirsiniz" diyen Barret eşarba sadece mücevher değil, sanat eseri muamelesi de yapıyor. Artık hayatta olmayan sanatçı Josef Albers’in hazırladığı "Hommage au Carre" (Kareye Saygı) serisinde 90x90 boyutlarında 200 adet eşarp yer alıyor. Son derece pahalı olan bu eşarpların her biri elde tek tek boyanmış ve numaralandırılmış.

İpek başörtülerinin gündeme oturmasının bir başka sebebi de modanın entelektüeli eski İtalyan Komünist partisi üyesi Muiccia Prada. Hanımefendinin mücevher renkli türbanları (Ahsen Unakıtan’ın kullandığı modelden) epeyce ilgi toplamıştı. Bu noktada Nicolas Ghesquiere’nin Balenciaga için tasarladığı kask ve türban karışımını da es geçmemeli.

Altmışlı ve yetmişli yıllarda Cote d’Azur’den Barbados’a kadar her yerde eşarplı güzellere rastlanıyordu. Kiminin ilham kaynağı "Roma Tatili" filmindeki Audrey Hepburn ve yat gezisine çıkmış Grace Kelly idi. İşi bilenler başörtüsünün en çok yüzü kalp şeklinde ve çenesi narin olanlara yakıştığını söylüyor. İtirazı olan?

Haftanın Umulmadık İlham Perisi

Amy Winehouse

Winehouse’un kocaman sesini duymayan ve kalbi pençe gibi kavrayan yırtış yırtış yorumuna hayran olmayan azdır sanırım. Henüz 25 yaşında tuhaf bir fenomone dönüşen İngiliz şarkıcının alkol ve uyuşturucuya duyduğu büyük aşk da magazin gündeminden düşmüyor. Hayatını "ağır çekim bir intihar" modunda yaşayan şarkıcının müziği kadar görünüşü de feci ilgi-alaka topluyor. Anoreksi sınırlarında gezinen çubuk gibi vücudu, ekstravagan göz makyajı, bedenin her santimini kaplayan dövmeleri ve arı kovanı şeklindeki kuzgun karası saçları Winehouse’un alameti farikaları.

İlk çıktığında rüküşlüğü yerden yere vurulan ve dalga geçilen Winehouse nasıl olduysa oldu, bir anda ’stil ikonu’na dönüştü. ’Güzel, temiz ve sağlıklı’nın tam zıddı olan uygunsuz bir estetik anlayışını temsil eden Winehouse; kendine özgü ’kirli’ stilinden taviz vermedi. Altmışlı yılların vurdumduymaz ve pasaklı ev kadınlarını andıran kıyafetleri, minicik şortları, kocaman küpeleri ve garip bir şekilde bağladığı eşarpları hayranları tarafından taklit edilmeye başlanınca artık yapılacak bir şey yoktu. Böylece Amy’nin stil ikonluğu Karl Lagerfeld tarafından da kutsandı ve tescillendi. Winehouse hiçbir zaman defilelerde ön sıralarda yerleşip modacılara yalakalık yapmadı ve kendisine benzeyen kızların podyumları doldurmasına da metelik vermedi. Eh, ona da böylesi yakışırdı değil mi?

MODA AJANS

Uzanmışım kumsala, güneş damlar içime

Valla kadrosunun elemanlarından biri olduğu için söylemiyorum ama ELLE pırlanta gibi bir dergi. ELLE ekibi olarak çok çalıştık ve Temmuz sayısının yanı sıra, yaza özel büyük boyutlu pırıl pırıl özel bir sayı hazırladık. Adını da "ELLE BEACH" koyduk. Bayilerde bütün bir yaz boyunca bayilerde bulunabilecek dergideki konular limonata kıvamında, tam da sahile uzanıp keyif çatılırken yudum yudum tadı çıkarılacak cinsten. Fakat esas sürpriz, dergiyle birlikte verilen plaj çantasında. Bu kıpkırmızı çanta uyduruk dergi promosyonlarına hiç mi hiç benzemiyor, göğsünüzü gere gere taşıyabileceğiniz kadar şugar.

New York sanat alemlerine bir tişört

GAP’in bienal gibi tişörtleri koleksiyon parçası olmaya aday. "New York Whitney Bienali" sanatçılarının tasarladığı özel tişört koleksiyonu modayla sanatın arasını yapıyor. Tişörtlerin hepsi cazip ama favorim Stephanie Seymour’un fotoğrafta sergilediği Jeff Koons tasarımı.

Viktor’a da Rolf’a da selam söyleyin

Şaka maka tam 15 yıl olmuş Viktor&Rolf moda dünyasına adım atalı. Hollandalı avangard ve esprilli ikili; hayali geniş tasarımlarıyla modanın entelektüellerini, "Flowerbomb" parfümü ve H&M’e hazırladıkları koleksiyonla da sokaktaki kadını fethetti. Londra Barbican’daki Viktor&Rolf"a adanmış sergi 21 Eylül’e kadar devam ediyor. Yolu o taraflara düşenler kaçırmasın.
Yazarın Tüm Yazıları