Emin Çölaşan: Yargıda irtica var mı?

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

TÜRKİYE'de en son tartıştığımız konu bu. Yargıda irtica var mı? İrtica kesimi yargıya sızmayı başardı mı? Birkaç gün önce emekliye ayrılan Danıştay Başkanı Erol Çırakman olduğunu söylüyor.

Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Ergül Güryer de olduğunu söylüyor.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'e göre ise böyle bir sorun yok! Bumin diyor ki ‘‘Ben yıllarca Danıştay'da görev yaptım, böyle bir durumla karşılaşmadım’’...

Bumin herhalde Anadolu'nun çeşitli yerlerinde görev yapan İdare Mahkemeleri ile Vergi Mahkemeleri'nin yapısını incelemeye hiç fırsat bulmamış.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de aynı söylemi tekrar ediyor. ‘‘Elinde bilgi ve belge olan getirsin’’ diyor.

Daha önceki gün atv haber bülteninde bir haber vardı. Sabah'ın başyazarı Güngör Mengi'yi Erbakan'a tazminat ödemeye mahkûm eden Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi kararında davacı Erbakan'a övgüler düzülüyordu.

Bu haber birkaç gün önce bizim gazetenin Ankara Eki tarafından da yayınlanmıştı.

Bu elbette irtica değildir. Ama yargı kararında siyaset yapılmasıdır. Nasıl olur da bir mahkeme kararında sanık veya davacı övülür veya yerilir? Var mı hukukta böyle bir kural?

Adalet Bakanı acaba bu konuda bir soruşturma başlattı mı?

Başlattıysa kamuoyuna açıklaması gerekir. Başlatmadıysa, niyeti yoksa, onu da gerekçeleriyle birlikte açıklamak zorundadır.

*

Yargının kısa geçmişine bakmakta yarar var. Refahyol döneminde hákim ve savcı sınavları açılmıştı. Sınavı Adalet Bakanlığı bürokratları yapıyordu ve bu bakanlık Refah Partisi'ne bağlıydı. Başında Şevket Kazan vardı. O Şevket ki, Sincan sanıklarını bir pazar günü cezaevinde gizlice ziyaret ediyordu. Taşıdığı ‘‘Adalet Bakanı’’ sıfatına rağmen!

Açılan göstermelik sınavlarda bol kepçe adam alındı. Bunların bir bölümü hukukçu değildi.

Ayrıca pek çoğu da imam hatip mezunu idi. Hani kurulduğu günden beri din baronları tarafından siyasete alet edilen, Refah Partisi yetkilileri tarafından ‘‘Bizim arka bahçemizdir’’ diye tanıtılan imam hatip okullarının mezunları.

O gencecik beyinlerin sırtından yıllarca irtica oyunu oynandı. Hiç utanmadan ve hiç sıkılmadan.

İdari yargıda göreve başlatıldılar.

Şu anda idari yargı bunlarla tıkabasa dolu.

Birkaç yıl sonra bunlar yükseldikçe idari yargının ne duruma geleceğini benden duymuş olmayın da, örneğin Adalet Bakanlığı bürokratlarına, çevrenizdeki hukukçulara, ya da Yüksek Hákimler ve Savcılar Kurulu üyelerine sorun. Onlardan alacağınız yanıt hem daha güvenilir, hem de daha ürpertici olacaktır.

Bizim burada sorduğumuz sorulara pek yanıt gelmez ama ben görevimi yerine getireyim.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e sorayım:

‘‘Şu anda adli ve idari yargıda imam hatip mezunu kaç kişi görevlidir? Bunlar bakanlık bünyesine ne zaman, hangi iktidar döneminde alınmıştır?’’

*

Bir ülke düşünün ki, irtica bütün kurumlarına sızacak ama yargıya sızmamış olacak!

Siz bu laflara inanır mısınız?

Bence Hikmet Sami Türk bu işe biraz ‘‘olumlu’’ pencereden bakıyor. Belki bakanlıkta hırgür çıkmasını istemiyor, belki de durumu bugünkü biçimiyle idare etmeye çalışıyor. Ama yanlış yapıyor.

Önemli olan yargıya sadece irticanın sızmış olması da değildir. Yargıda bölgecilik vardır, sağcılık solculuk vardır, şu veya bu doğrultuda ekipçilik vardır.

Özellikle yüksek yargıda çeşitli alanlarda ekipler oluşmuştur. Bunlar birbirini her konuda koruyup kollar.

Bu gerçekleri hangi babayiğit inkár edebilir?

Sonuç şudur: Yargıda sadece irtica değil, yukarıda bir bölümünü sıraladığım hususlar da maalesef vardır.

Dahası, yargıda çok üzülerek söylüyorum kulis vardır. Bir yerlere gelmek, belli yerlere seçilmek sadece ve sadece kulisle yapılır.

Bazı konular ricalarla, minnetlerle bağlanır.

O sürecin ta göbeğinde de, işte bu ekipler rol oynar.

Daha somut bir örnek vereyim:

Yargıtay ve Danıştay üyeliğine seçilmek kulisle olur.

Bu üyeleri seçen Yüksek Hákimler ve Savcılar Kurulu 7 kişiden oluşur. Adalet Bakanı, Müsteşar, Yargıtay'dan seçilmiş 3 ve Danıştay'dan seçilmiş 2 üye.

Yılların hákim ve savcıları, kurul üyelerinin karşısında esas duruşta durur... Onlara ‘‘Bir emriniz var mı?’’ diye sorulur.

Bakın, irticadan yola çıkıp nerelere geldik. Yargının sorunları çok ciddi.

Yargının sorunları öyle birkaç üst düzey yetkilinin ‘‘Bizde o var, o yok’’ demesiyle, bir şeyleri inkár etmekle hasıraltı edilemez.

Aksini yapan, Adalet Bakanı bile olsa başını devekuşu gibi kuma gömmüş olur. Sadece kendini kandırmış olur.

Yargıda

irtica var mı?

Yazarın Tüm Yazıları