Emin Çölaşan: Toprak gübrelenince

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

İrtica Türkiye'de durup dururken hortlamadı. Hizbullah gibi vahşi terör örgütleri ortaya boşuna çıkmadı. Din ticaretinin, din sömürüsünün, devlet ve millet düşmanlığının sonuçlarıdır bunlar.

Adam Siirt gibi duyarlı bir ilimizde kürsüye çıkmıştı ve ‘‘şiir’’ okuyordu:

‘‘Minareler süngümüz, camiler kışlamız, kubbeler miğferimiz, müminler askerimiz.’’

Bunu yapan şahıs, İstanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı idi.

Ne işi vardı Siirt'te? Bu kışkırtıcı sözleri niçin orada okuyordu?

Sonra yargılandı, hapis cezası aldı, mahkemenin kararı Yargıtay tarafından onandı, içeri girdi.

Bunlar olurken bütün şeriatçı medya ve entel-liboş takımı feryat etmeye başladı:

‘‘Nasıl olur efendim, insan şiir okudu diye böyle bir ceza alır mı? Şiir okumak suç mu?..’’

* * *

İlişkiler zincirini, silahlı suç örgütlerinin nasıl kurulduğunu, ama en önemlisi, bunların toprağının kimler tarafından ve nasıl gübrelendiğini şimdi daha net bir biçimde görüyoruz.

Hizbullah, PKK gibi örgütler Türkiye'de boşuna türemedi. Kesinlikle inanıyorum, Hizbullah'a da aynen PKK'da olduğu gibi dış yardım vardı. Ama dış yardımı bırakalım bir yana, Türkiye'nin içine bakalım.

Buna bakmak için de, ‘‘İslamcı’’ geçinen bazı televizyon, gazete ve dergilerin yıllardan beri yaptığı yayınları biraz düşünelim.

Bunların özellikle gazete ve dergilerinde insanlar hedef gösterildi. Bunlardan bir bölümü öldürüldü. Gümüşhane Barosu Başkanı gibi, Ahmet Taner Kışlalı gibi.

Bir partinin adamları kürsülerde nutuklar attılar, açıktan din sömürüsü yapıp insanları kışkırttılar.

Şiir okuyarak, vecizeler yumurtlayarak!

Kitleleri tahrik ettiler. Türkiye'de dinimizin ayaklar altına alındığını, ezanın yasaklandığını, kendilerine oy vermeyenin patates dininden olduğunu bile iddia ederek!

Bu yalanlar, bu iğrenç iddialar, silaha sarılmak için bekleyenlerin toprağına gübre oldu.

Filizler topraktan böyle fışkırtıldı ve bir baktık ki, karşımıza bu kez Hizbullah çıkmış.

* * *

Bunları yapanlar, dışarının Türkiye üzerinde oynamaya kalkıştığı oyunun maşalarıdır.

Tarihimizi iyi bilelim.

Türkiye, taaaa Osmanlı döneminden bu yana hiçbir zaman rahat bırakılmadı.

Piyonlar, maşalar, hep piyasaya sürüldü.

Bu kanlı oyunlar bazen Kürtçülük, bazen İslamcılık, bazen de çeşitli maskeler altında karşımıza çıkarıldı.

Alevi-Sünni kavgası çıkarmak istediler, Anadolu insanı yemedi.

Türk-Kürt kavgası çıkarmak istediler, Anadolu insanı yine yemedi.

12 Eylül öncesinde Sağ-Sol çatışması çıkarmaya yeltendiler, olmadı.

Laik-Şeriatçı kavgası çıkarmaya kalkıştılar, Anadolu insanı bu oyuna da gelmedi.

Başımıza ASALA Ermeni terör örgütünü musallat ettiler, hüsrana uğradılar.

* * *

Adına ‘‘terörist’’ denilen yaratık ille de tetiği çeken değildir. Bir de onların ağababalarını görmek gerek. Oyunu perdenin arkasında kurnazca oynayan, sözleriyle, davranışlarıyla, yazılarıyla kışkırtanlar, acaba onlardan daha mı az suçludur?

Onlar terörist değil midir?

Öyledir ama onlar kendilerini saklamayı iyi bilir.

Onlar ceketli, kravatlı, unvan sahibi kimselerdir. Kimi Meclis'te, kimi medyada, kimi bazı partilerde, bazı derneklerde görevlidir.

Onlar kışkırtınca adına ‘‘fikir suçu’’ denir ve yaygara koparılır:

‘‘İnsan hakları... Demokrasi... Fikir ve ifade özgürlüğü... Anayasal haklar... Fikir suçu...’’

Kışkırtıcı takımını cezadan kurtarmak için Anayasa'yı ve yasalardaki ilgili maddeleri değiştirmek için çaba harcarlar.

Koro halinde kafa karıştırırlar.

Büyük ölçüde başarılı olduklarını da itiraf etmek gerekir. Toplumun dikkati böylece tetikçiye yönelir ama onları perde arkasından kurnazca kışkırtanlar unutulur gider.

Zaten esas amaçları da budur. Tetikçi nasılsa okkanın altına gidecektir, hiç değilse gübreleme yapanları kurtarmak gerekir! Oysa asıl suçlu onlardır.

Devletin içinde ve her alanda örgütlenmişlerdir. Ama onlar çoğunlukla ‘‘kravatlı’’ olduğundan kimse dokunmaz.

Sinsi yaratıklardır. Hep başkalarını kullanırlar. Örneğin, türbanlı hanımları bile piyasaya sürerler, mağdur ederler ama kendileri hep arka planda kalırlar.

Tamam, tetikçi suçlu. Örgüt kuran suçlu. Üzerlerine gidelim.

Ama onların toprağına gübre atıp fışkırtanları da hiçbir zaman unutmayalım.

* * *

Emin Çölaşan'ın notu: Sevgili okuyucularım, Van'da beş polisimiz Hizbullah tarafından şehit edildi. Van Valiliği, şehitlerimizin geride bıraktığı eş ve çocukları için bir hesap açtırdı. Bu yardıma karınca kararınca bile olsa, bir katkınız olur mu?

Ziraat Bankası Van Merkez Şubesi: 30401/1367.4.

Yazarın Tüm Yazıları