Emin Çölaşan: Öneriler

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Deprem felaketi sonrasında okurlarımızdan bazı öneriler geliyor. Bu kargaşa ortamında bunları düşünmek, yetkili makamların aklına doğal olarak gelmeyebilir. Bir yere not edilirse belki yararlı olur diye iletiyorum.

1- Türkiye'de çok sayıda yazlık ev var. Depremde evlerini yitirenlerden isteyenleri, geçici olarak bu evlere yerleştirmek. Bu ancak devlet gücüyle, belki bir yasa çıkararak gerçekleşir. Özellikle sahil yörelerinde on binlerce ev, en geç bir ay içinde boşalmış olacak... Ve bunlar gelecek yaza kadar boş kalacak.

2- Tıp fakültelerini bitirmiş binlerce hekim, şu an Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) çalışıyor. Sınav 18 Eylül günü yapılacak. Bu sınav ertelensin ve hekimlerimiz deprem bölgelerine sevk edilsin.

BÜYÜK YARDIM GEREKİYOR

Türkiye, yaşadığı bu felaketin altından kolay kalkamayacak. Şu anda enkaz kaldırmakla, ceset çıkarmakla, ceset gömmekle, yaralı tedavi etmekle uğraşıyoruz, altyapıyı yeniden kurmaya çalışıyoruz.

Hadisenin ekonomik ve sosyal boyutlarını henüz yaşamaya başlamadık.

Dün Devlet Bakanı Yüksel Yalova ile konuştum. Tüpraş yangınındaki zararın 800 milyon dolar olduğunu söyledi. Bu sadece Tüpraş! Varın gerisini siz düşünün.

İşsizler ordusuna katılan Yalova'daki simitçi çocuktan Adapazarı'ndaki dükkán sahibine, İzmit'teki mısırcıdan Gölcük'teki kapıcıya kadar on binlerce insanın sorunlarını hesap edin!

Buna korkunç üretim kaybını, evsiz kalanların dramını, devletin vergi kayıplarını ekleyin. Altyapı için harcanması gereken trilyonları, bunlar için gerekli iş makinelerini, kısa sürede karşımıza dikilecek diğer dev gibi ekonomik ve sosyal sorunları düşünün.

Türkiye bu tablonun altından kolay kalkamayacak.

Hiçbir ülke kalkamazdı.

***

Bu durumda bütün dünyanın ülkemize yardım eli uzatması gerekiyor. Şu anda bazı ülkelerden kurtarma ekipleri, bir miktar çadır, yiyecek vesaire geldi. Hepsine teşekkür ederiz.

Bu çabaya Kıbrıs Rum Kesimi doktorları da katılmış. Onlara da teşekkür etmek bir insanlık borcudur. Siyasetle insanlığı ayırmanın güzel bir örneğini sergilemişler. Aynen yardımda bulunan Yunanistan gibi.

Türk Devleti, bu inanılmaz doğal afet sonrasında bütün dünyaya ‘‘yardım çağrısında’’ bulunmalıdır.

Bunda bizi küçük düşürecek bir durum yoktur. Gerekirse yüzümüzü kızartarak ve ‘‘isteyenin bir yüzü kara’’ diyerek bu çağrıda bulunmak zorundayız.

Gıda, çadır, araç gereç, iş makinesi, teknik malzeme, inşaat malzemesi, sağlık araçları, hastane malzemesi, uzman personel, kredi, hibe yardım, akla ne geliyorsa istenmelidir.

Unutmayalım, ne yaparsak şimdi yapabiliriz.

Bütün ülkelerden yardım eli uzanmasını beklemek bizim hakkımızdır. Bunu yapmak ise onların insanlık görevidir.

Aradan bir süre daha geçerse, bu felaket yurtdışında unutulur. O yüzden, ne yapacaksak şimdi, olay taze iken yapmalıyız. Elimizi çabuk tutmalıyız.

Bakınız, IMF Türkiye'ye 300 milyon dolar dolaylarında bir kredi vermeyi kabul etmiş. Bu para büyük olasılıkla borç olacak. Sadece Tüpraş zararımız 800 milyon dolar!

Gerisini biz düşünelim ama biraz da insanlık álemi biraz düşünsün.

Dert bizim derdimiz. Onların ne kadar düşüneceği meçhul!

***

Ama dış yardım da bizi kurtarmaz. O ancak bir yardımcı unsur olacaktır. Ne yapacaksak kendimiz yapacağız. Bu açıdan kaynak bulmak gerekiyor.

Bütün sorun da zaten buradan kaynaklanıyor. Nereden ve nasıl bulacağız bu kadar büyük kaynakları? Bir bölümü yurtdışından bulunursa, biraz olsun hafifleriz.

Bunun diğer yanı ise iyi bir örgütlenme gerçekleştirmek.

Bunu bugüne kadar yapamadık. Ancak felaket sonrası sorunlar bitmedi. Ölülerimiz gömüldükten, enkaz kaldırıldıktan sonra esas hadise başlayacak.

Hiç değilse işin bundan sonraki aşamalarını iyi örgütlemek gerekiyor.

***

Ölü sayısının 15 bin'e ulaşmasından endişe ediyorum. Siz verilen resmi rakamlara bakmayın. Yüzlerce, binlerce insan resmi kayıtlara geçmeden gömüldü. Şu anda her enkazın altında çok sayıda ceset var. Bunların çoğunun apartman olduğunu ve depremin gece saat 03'te vurduğunu unutmayalım.

Gerçek tabloyu henüz bilmiyoruz... Ve maalesef, rakamlar tahminlerimizin epeyce ötesinde.

***

Türkiye'de ‘‘haberleşmeden’’ sorumlu olan makamlara şu acı gerçeği bir kez daha hatırlatıyorum. Biz Ankara'dan İstanbul'la halen konuşamıyoruz. Yalova kesik, Adapazarı kesik, Gölcük, Karamürsel, İzmit, bütün deprem bölgesi haberleşmesi kesik.

Bu nasıl iştir?

Haberleşme sağlanmadan oraları ile nasıl ilişki kurulur, deprem bölgesinin ihtiyaçları, sorunları ve oralarda olup bitenler devlet makamlarına nasıl duyurulur?

Bu konunun nasıl ve ne zaman çözüleceğini bir tek yetkili çıkıp açıklamıyor. Konuştuklarında ise örneğin Yalova ile haberleşmenin açıldığını söylüyorlar.

Madem açıldı, haydi bir kez olsun onlarla birlikte çevirelim şu telefonları ve aradığımız numaraları bir kez olsun düşürelim!

Kimse kimseye yalan söylemesin.

Hiç değilse şu ortamda kimse kimseyi kandırmaya kalkışmasın.



Yazarın Tüm Yazıları