Emin Çölaşan: Apo'nun savunmasında başkanlar

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Geçtiğimiz perşembe günü Apo'nun Yargıtay'da karar duruşması vardı. Ancak aynı günün sabahı Ahmet Taner Kışlalı öldürüldü ve Apo konusu gündemden kaydı. Oysa orada çok önemli bir husus vardı. Apo tarafından bizzat İmralı'da hazırlanan yazılı savunma, avukatlarından biri tarafından duruşmada okunuyordu.

İşte bu yazılı savunmasında, Apo çok ilginç bir şey yapıyordu. Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in 26 Nisan 1999 günü yapılan kuruluş günü töreninde, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un da 6 Eylül 1999 günü adli yılın açılış töreninde yaptıkları konuşmalara sık sık değiniyor, iki başkanın sözlerini kendi savunmasında ‘‘dayanak’’ olarak kullanıyordu.

Anımsayınız, o konuşmalarından sonra her iki başkan da gerek PKK medyasında ve gerekse şeriatçı medyada baş tacı edilmiş, göklere çıkarılmıştı.

Bölücüler, yobazlar, entel liboşlar zevkten dört köşe olmuş, başkanlara alkış tutmuştu.

Şimdi size Apo'nun kaleme aldığı ve Yargıtay duruşmasında geçen perşembe günü avukatları tarafından okunan savunmasından bazı örnekler sunacağım.

***

‘‘Gerek Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın ve gerekse Yargıtay Başkanı'nın cumhuriyetin ve hukukun demokratikleşmesine ilişkin yaptıkları yıl dönümü ve açılış konuşmaları karşısında, yargılanmamın öneminden dolayı bu konuda sorumluluktan da öte kendimi görevli buluyorum...’’

‘‘Ayrıca Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Yargıtay Başkanı'nın açılış konuşmalarının bu yönde herkese yüklediği görevlerin daha ağır sorumluluğunun üzerime düştüğü yönünde kanım güçlenmiştir...’’

‘‘Şüphesiz bu yönlü tartışmalarda Yargıtay Başkanı'nın yeni adli yılın açılışında yaptığı tarihi konuşma, bir dönemin kilometre taşı rolünü oynayacak önemdeydi...’’

‘‘Sayın başkan, değerli üyeler, bu hukuk yılının açılışında, 2000'e girişte Sayın Yargıtay Başkanı bana göre Demokratik Hukuk Manifestosu (bildirisi) niteliğinde konuşmasını yaptı. Kendi eylemimi ve sonuçlarını, bu manifestonun dipten zorlayan en temel etkeni olarak değerlendiriyorum. Bu temelde bir yargılanmayı ise trajik buluyorum...’’

‘‘Yargıtay Başkanı 2000 yılına Sokrat'sız girmenin büyük bir eksiklik olduğunu söyledi. En büyük korkum, eylem yönüne (kendi eylemlerini kastediyor) ilişkin suçlamalar ne kadar kapsamlı olursa olsun, düzenin yerleşik tanrılarına inancı yıkmak kadar, özgürlüğün meleklerine yol açmamdan ötürü Sokrat'tan daha trajik yargılanmam ve karar konusu olmam söz konusudur. Böyle bir Başkanın (Yargıtay Başkanı) ve onun yargıçlarının bu davada taraf olmamalarını dilerim...’’

‘‘Sayın Yargıtay Başkanı Türkiye'deki hukuk sisteminin evrensel hukuk değerlerinden uzaklığını veciz biçimde ortaya koydu. Anayasa'nın meşruluğunun sıfıra yakın olduğunu da söyledi. Bu arada düşünce, inanç ve kültür değerlerine göre özgürce yaşamanın çağdaş, demokratik hukukun özü olmak kadar, uzun süre yasaklarla önünde bent teşkil etmenin, meşru isyan gerekçesi olacağının da savunucusu durumundaydı...’’

***

Son cümlesindeki iki sözcüğe dikkatinizi çekmek isterim: ‘‘Meşru isyan’’. Apo savunmasında, yarattığı terör olaylarının ‘‘isyan’’ olduğunu sürekli vurguluyor. Hep bu sözcüğü kullanıyor ve ne gariptir ki, isyan olayını Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un sözlerine dayandırıp haklılık arıyor.

Selçuk elbette saygın bir hukukçudur. Ayrıca çok yönlüdür. Örneğin Fethullah takımının Abant seminerlerinde konuşmacılık yapacak kadar çok yönlüdür! Ancak adli yılın açılışında yaptığı konuşmada savunduğu bazı ‘‘ileri görüşler’’ yanlış, zamansız ve hatalı olmuştur.

Selçuk o konuşma sonrasında maalesef, Cumhuriyet düşmanı kesimler tarafından ‘‘kahraman’’ ilan edilmiş, adına övgüler düzülmüştür...

Çünkü savunduğu görüşler, o kesimlerin işine gelmiştir.

Örneğin konuşmasında ‘‘laikçi’’ sözcüğünü birkaç kez kullanmıştır. Bu, irtica kesiminin Atatürkçüleri küçümsemek, onlarla alay etmek için kullandığı sözcüktür.

Sami Selçuk bunları ya bilmiyordu, ya da dalgınlığına geldi! Ama sonuçta belli kesimlere göz kırpmış oldu...

Ve hiçbir şey kazanmadı. Tam tersine, yara aldı.

***

Yargıtay Başkanı'nın herhangi bir yerde yaptığı konuşma önemlidir ve bütün adli yargıyı bağlar... Çünkü Yargıtay, adli yargının en üst kuruluşudur. Eğer kişisel görüşlerini aktaracaksa, onu önceden bildirmek zorundadır.

Böyle bir bildirimi olmamıştır.

Peki o konuşması Yargıtay'ı ve adli yargıyı bağlıyor muydu?

Ona Yargıtay üyeleri ile adli yargıda görevli yargıç ve savcılar karar versin!

Benzer durum Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in başına geldi. Mahkemenin kuruluş yıldönümü konuşmasında o da yukarıda sıraladığım kesimlere göz kırpan sözler söyledi.

Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Güven Dinçer bu sözlere karşı çıktı, Başkan'ı eleştirdi.

Şu olanlar iki saygın Başkan'ın böylesine yıpranmasına değdi mi?

***

Bunların özellikle yargının bazı üst düzey mensuplarına ders olması gerekir. Ne olursa olsun, onların Cumhuriyet karşıtlarına koz vermeye hakları yoktur. Onlardan övgü ve alkış almaları da gerekmez.

On binlerce insanımızın katili olan Apo, eğer iki yüksek yargı organı başkanının yaptığı konuşmaları savunmasında kullanıyorsa, Yargıtay'daki karar duruşmasında tereciye tere satmaya kalkışıyorsa, bu işin içinde bir yanlışlık var demektir! Hem de çok önemli bir yanlışlık.



Yazarın Tüm Yazıları