Emin Çölaşan: 22 Şubat deneyimi

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

BÜTÜN büyük illerimizde çevik kuvvet polisleri slogan atarak, protesto ederek yürüdü. Bu kanunsuzluğa Türkiye ilk kez tanık oldu. Şimdi yürüyüş yapan polisler hakkında hem savcılıklar, hem de İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma açılıyor.

Yürüyüşlere yaklaşık 8 bin polis katıldı.

Şimdi sormak gerekir:

Bu 8 bin kişi hakkında siz hangi soruşturmayı nasıl yapacaksınız, kime ve neye göre ceza vereceksiniz? O soruşturmalar sonunda yeni huzursuzluklar çıkmayacak mı?

Örnek vereyim. Falanca ilimizde birkaç bin polis yürüyor. Bunları tek tek nasıl belirleyeceksiniz?

Birileri çekilen kayıtların karşısına geçecek ve yürüyen polisleri belirleyecek. Ama eksik kalacak.

Kameranın yanından geçen polis bilinecek ve ceza görecek, arka taraflarda olup kameralara uzak düşenlere hiçbir şey yapılmayacak.

Böyle şey olur mu? Bu haksızlık değil mi?

Belki elebaşılar arkadaydı, yan taraftaydı ve kameraya yakalanmadı. O zaman ne yapacaksınız?

Bu soruşturmanın sağlıklı olmayacağı şimdiden belli.

Varsayalım ki, yürüyüşe katılan bütün polisleri belirlediniz. O takdirde hepsi hakkında işlem yapmak zorundasınız.

Yani İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Gaziantep, Bursa gibi illerimizde binlerce polise ceza mı vereceksiniz? Hangi cezayı ve neye göre vereceksiniz?

Ceza verirken elinizde hangi ölçüler olacak?

Yapılan eylem tamamen kanunsuz ve yakışıksız. Bunu hiç kimse inkár etmiyor. Ama yapılacak soruşturmanın bir dipsiz kuyu olmasından endişe ediyorum. Bu soruşturmanın sonucunu sağlıklı bir biçimde alamazsınız.

***

Burada akla 22 Şubat 1962 olayları geliyor. Kara Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir önderliğinde bir cunta, o gece darbe girişiminde bulunuyor. Darbeci birlikler Ankara'ya doğru akıyor. Genelkurmay Başkanlığı darbeye karşı direniyor.

Başbakan İsmet İnönü, darbecilere haber gönderiyor:

‘‘Kan dökmeden teslim olursanız, size söz veriyorum, hakkınızda yasal işlem yapılmayacaktır.’’

Darbe girişimi sabaha karşı bastırılıyor. Darbeciler teslim olmuştur.

Hemen ardından İsmet İnönü imzasıyla kamuoyuna bir bildiri yayınlanıyor:

‘‘Darbe girişiminde çatışma olmamış ve kan dökülmemiştir. Bunu dikkate alan hükümetimiz darbecilerin affedilmesine, yargı önüne çıkarılmamasına karar vermiştir.’’

Darbeciler hakkında hiçbir yasal işlem yapılmıyor. Sadece elebaşıları emekliye sevk ediliyor.

Ancak, emekliye sevk edilen Aydemir ve arkadaşları, bir yıl sonra yeniden darbe girişiminde bulunuyorlar. 21 Mayıs 1963 gecesi üniformalarını giyip birliklerinin başına geçiyorlar.

Bu kez çatışma çıkıyor, kan dökülüyor. Darbe girişimi devlete bağlı kuvvetler tarafından bastırılıyor.

İlk deneyimden ders almayan darbeciler Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanıyor. Aydemir ve Fethi Gürcan idam ediliyor, diğerleri hapis cezaları alıyor.

***

İsmet Paşa 22 Şubat günü ‘‘devlet adamlığını’’ konuşturmuş ve affetmişti.

Ancak aynı yanlış bir kez daha yinelenince işi yargıya bırakmış ve gereken yapılmıştı.

Son polis olaylarından sonra, akla 22 Şubat deneyimi geliyor.

Bu yürüyüşlere çeşitli illerimizde en az 8 bin polis katıldı. Bu olayda sağlıklı bir soruşturma yapmak, sağlıklı ve adaletli cezalar vermek mümkün değildir...

Ve bu olayda, polisin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve psikolojik çöküntüyü de çok iyi değerlendirmek gerekir.

Eğer ceza verilecekse, 8 bin polisin tümüne verilmelidir... Çünkü hepsi yürüyüşe katılmış, kanunsuzluğa ortak olmuştur. Bunu yapabilir misiniz? Hiçbir yönden mümkün değildir.

O takdirde sadece kameraya yakalananlara ceza vermek, ya da hepsini birden görmezden gelmek zorundasınız ki, her çeşit uygulama ciddi sorunlar yaratır.

***

Şimdi ortaya bir soru atmak istiyorum:

Acaba bu olayda İsmet İnönü'nün 22 Şubat uygulaması dikkate alınamaz mı?

Dün yürüyüş olmadı. Polisler de yaptıkları hatayı ve suç işlediklerini herhalde anladılar. İşin bittiği anlaşılıyor.

‘‘Elebaşılar, kışkırtıcılar ve polisin içine sızmış örgütçüler hariç diğerleri hakkında bu defalık işlem yapmamak, ancak böyle bir olay tekrar edildiği takdirde sorumlulara ve katılanlara en ağır cezaları vermek.’’

Bu uygulama hem ortalığı yatıştırır, hem de yürüyüş yapanlara iyi bir ders olur.

Yakın tarihimizden bir uygulama örneği olan 22 Şubat olayını sadece bir fikir cimnastiği olarak, üzerinde düşünülsün diye ortaya atıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları