Ege İzlenimleri

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Bir haftalık tatil çabuk bitti. Yine kürkçü dükkanına döndük. Bütün güzel şeyler gibi tadının damağımda kaldığını da söylemeden geçemeyeceğim.

Bu süreyi İstanbul’dan uzakta, Ege’de geçirdim. Bu arada İzmir’i, Kuşadası’nı, Nazilli’yi ziyaret ettim. Ahmetbeyli üzerindeki yoldan geçerek Sığacık gibi harika kıyı kasabalarını da içeren bir bölgeyi gezdim.

İnsanın doğup büyüdüğü yerlerle ilişkisi kopamıyor. Arada bir sevgi bağı oluşuyor. Bu bağı da hiçbir şey koparamıyor.

Ama yapılan yanlışları görmemek için de insanın kör olması lazım.

Yazacak çok şey var ama en önemlisi, kooperatiflerin oluşturduğu siteler.

İşgal altındaki kıyılar

Ege kıyıları ne yazık ki korkunç bir işgal altında.

Yunan kent devletlerini andıran siteler aradan iki bin küsur yıl geçtikten sonra yeniden canlanmış. Aralarındaki en esaslı fark ise, bunlardan geleceğe hiçbir kültürel iz kalmayacağı. Çoğunun estetik çirkinlikleri ise akıllara seza.

O zamanki Yunan sitelerinin bir özelliği de, gezenler bilir, kentin yetişkin nüfusunun neredeyse tamamını alacak tiyatrolara sahip olması. Bugünkü bizimkilerde ise bırakın tiyatroyu, sanatla ilişkili bir köşe bile yok. Herkes bütün gün güneşte ızgara olup denize havuza girmek telaşında. Bir de yakınlarda disko varsa ne ala!

Doğayı hiçe saymak

Bugünkü sitelerin bir başka özelliği de yeşilsiz, ağaçsız olmaları. Olanlar da zaten binalara yer açmak üzere süratle tahrip edilmiş bulunuyor. Sitelerin neredeyse tümü birer bina yığınından ibaret.

Oldum bittim doğayı tahrip ederek kendine bir yer edinme merakını hiç anlayabilmiş değilim.

Anlamadığım bir başka nokta ise, niye bu sitelerde bir karış yeşil alan bırakılmaksızın evlerin hep böyle dipdibe yapılmış oldukları. Hani biz mahremiyete düşkün bir millettik?

Galiba fırtınadaki atların birbirine iyice sokulması gibi bir içgüdümüz var ve onu bir türlü üzerimizden atamıyoruz.

Bir de mangalda pişirdiğimiz köftelerin komşumuza bir çatal mesafesinde olması gibi bir merakımız var.

Bakırköy’de ‘sevgi yumağı’

Bakırköy Belediye başkanı Ahmet Bahadırlı, bu köşeye en sık konuk olanlardan birisi. Kendisiyle şimdiye kadar mahkemelik olmadım ama olayazdım. Bakırköy’deki birçok yanlış bulduğum uygulamayı eleştirdim.

Bugün ise çok hoş bir uygulamadan söz edeceğim. Projenin adı 'sevgi yumağı'.

Bahadırlı bu projeden bana bir yıl önce bahsetmişti. İddiasına göre, bu Türkiye’de bir ilk. Bundan da gurur duyuyor.

Projenin amacı

Projenin amacı, Bakırköy belediye sınırları içinde kalan yaşlıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak.

Ataköy gazetesindeki habere göre, projede yer alan yetmiş personelle birlikte gönüllüler, yaşlılarımızın sağlık, kültür, gıda, yakacak, yeşil kart, teknik destek ve sosyal aktiviteler alanındaki taleplerini yerine getirmeyi hedefliyorlar.

Düşünün evde yapayalnız yaşayan bir yaşlı insanı. Onun en çok istediği şey kapısının çalınması, halinin hatırının sorulması değil midir?

Hele bir de yaşından ötürü çözemediği sorunlarına çare bulunursa ne güzel!

Musluğunu tamir ettiremeyen, doktoruna gidemeyen, kendisine hayat arkadaşlığı yapan kedisine köpeğine baktıramayan yaşlı insanlarımızın dramını nasıl görmezden geliriz?

Sivil toplum örgütleri

Bahadırlı, Bakırköy’de yaklaşık iki yüz otuz beş sivil toplum örgütü bulunduğuna dikkat çektikten sonra, 'bunların desteğini alarak 'sevgi yumağı' projesin gerçekleştireceğiz' demekte.

Projenin ilginç yanı ise, örgütlenmeyi yüklenen Bakırköy Belediyesi’nin projeyi büyük ölçüde sivil toplum kuruluşları üzerine yapılandırması. Burada yaşlılarla gönüllüler arasında bir köprü kurulmaya çalışılıyor. Belediyenin maddi desteğinin enaza indirileceği bizzat başkan tarafından söylenmiş.

Şimdilik yaş sınırı altmış beş olarak saptanmış. Ulaşılacak kişi sayısı ise, su takdirde yirmi bin civarında.

Bahadırlı, başarı kazanılması halinde yaş sınırının altmışa çekileceğini ve böylece elli bin kişiye hizmet götürüleceğini belirtiyor.

Mutfak Sanatları Merkezi

Yıllardır bana sorulup durulan bir konuya sonunda değinebileceğim.

Soru genellikle şöyle dile getiriliyor: 'Yemeğe çok meraklıyım. Gazete ve dergilerdeki yazıları kaçırmadan okuyorum. Ama bu konuda daha çok pratiğe yönelik bir şeyler öğrenmek istiyorum. Bana tavsiye edebileceğiniz bir kurs var mı?'

Binlerce kez aldığım bu tür mektuplardan bunaldığımı söylemeliyim. Bunalmamın nedeni, İstanbul gibi büyük ve uygarlık geleneği olan ve Türk mutfağına yüzyıllarca başkentlik yapmış bir yerde böyle bir kursun bulunmayışıydı.

İnanın, bu alanda biraz ciddi bir çaba görseydim, onu bile önermekten geri kalmayacaktım.

Ama yoktu, olmadı.

Electrolux aşçılık okulu

Birkaç yıl önce Akademi İstanbul bu konuda bir girişimde bulundu.

Böyle bir girişimin ciddiyetini kavradılar. Mali portrenin büyüklüğü gözlerini korkutmadı. Sonunda projeye Electrolux gibi ciddi bir sponsor buldular.

Şimdi Akademi İstanbul bünyesinde artık bir aşçılık okulu var.

Burada klasik Türk mutfağını, Türkiye’nin yaşayan en büyük birkaç ustasından birisi olan Aydın Yılmaz anlatacak. Modern dünya mutfaklarını ise, birlikte çalıştığım en değerli ustalardan, genç kuşağın çok parlak bir temsilcisi Mesut Erdoğan’dan öğrenmek mümkün.

Cazip bir bölüm de, bir başka sevgili dostum, yılların birikimiyle gerçek bir servis uzmanı olan ve aynı zamanda 'lezzetli zayıflama'nın sırlarını bilen Gülsen Doğangül.

Artık bana yukarıdaki soruyu sormanıza gerek kalmadı. Adres belli.

Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi’ndeki Akademi İstanbul, yemek meraklılarının yeni buluşma noktası oluyor.

TEL: 677 04 25

FAKS: 677 04 21

E-MAİL:

tsavkay@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları