Ege Cansen: Vicdan meselesi

Ege CANSEN
Haberin Devamı

NASIL oluyor da dışarıdan bakınca, son derece vicdansız işler yapmış gibi duran bir kişi, bir gün ortaya çıkıp ‘‘Vicdanım rahat’’ diyebiliyor? Demek ki, ortada tek bir vicdan rahatlığı kıstası yok. Halbuki, herkesin referans alması gereken tek bir vicdan kıstası olmalı diye düşünüyor insan. Tevekkeli eskiler, sadece ‘‘vicdan’’ demekle yetinmemiş, ‘‘maşeri vicdan’’ (topluma ait ortak vicdan) diye bir kavram yaratmışlar. Tarih önünde, kişinin davranış ve eylemlerini değerlendiren ‘‘maşeri vicdan’’dır, kendi vicdanı değil.

* * *

Gelin şu vicdan meselesini kökünden konuşalım. Psikoloji uzmanlarının affına sığınarak, özelde insanlarda, genelde canlılarda vicdan nasıl teşekkül eder meselesini bir de ben anlatayım. Dr. Sigmund Freud, zihnin üç katmandan oluştuğunu söyler. ‘‘İd’’ (beden katmanı), ‘‘ego’’ (ben katmanı) ve ‘‘süper ego’’ (üst-ben, ruh katmanı). İd, temel içgüdüleri kapsar; bilinçsizdir. İdin amacı, bedeni beslemek, korumak ve soyu sürdürmektir. Ego, kısmen bilinçlidir. Muhakeme, hesaplama ve planlama yeteneklerini kapsar. Ego'nun amacı, benliği beslemek, korumak ve varlığını sürdürmektir. Süper-ego, zihnin ‘‘ben’’i (dolayısıyla bedeni, çünkü bedensiz ben olmaz) çevreleyen gerçek dünya ve toplumla kurduğu bağdır. Bir insanın davranışlarını, öncelikle ‘‘id’’i, sonra ‘‘ego’’su, son aşamada da onun ‘‘ruhu’’, yani ‘‘süper ego’’su biçimlendirir. Süper-ego'nun insan davranışlarına yön verirken güttüğü amaç da, son tahlilde bedeni ve benliği beslemek, korumak ve varlığı sürdürmektir. Süper-ego, bu maksatla bireye, içinde yaşadığı sosyal (hatta doğal) ‘‘çevre’’yi koruma ve kollama ödevleri verir. Bu ödevler, çoğu kez benin ve bedenin fedakárlık yapmasını icap ettirir. İd, doğuştan vardır; ego kısmen doğuştan gelir, kısmen sonradan oluşur. Süper-ego ise tümüyle çevreden öğrenme yoluyla sonradan kazanılır. Süper-ego, ‘‘vicdan’’dır. (Yazının zor kısmı bitti, bundan sonrası e-kolay.)

* * *

Şimdi, niçin bazılarının, başkalarına göre vicdansız davranışlarının, kendileri için son derece vicdanlı olduğunu kolaylıkla açıklayabiliriz. Herhangi bir kişinin, ‘‘süper-ego’’sunun korumaya çalıştığı ‘‘çevre’’ ile başkalarının kendi selametleri için ‘‘beslenmesi’’, ‘‘korunması’’ ve ‘‘varlığını sürdürmesi’’ni gerekli gördüğü ‘‘çevre’’ aynı olmayabilir. Bu durumda, söz konusu eylemin ‘‘vicdanilik kriteri’’ kendiliğinden farklılaşmış olur. Vicdanın devreye girmesi için, öncelikle beslenmesi, korunması ve varlığını sürdürmesi gereken ‘‘çevre’’nin tanımlanması gerekir. Dolayısıyla, bir kişinin dışarıdan bakınca vicdan sızlatan bir davranışı için ‘‘Yaptıklarımdan dolayı vicdanım rahat’’ demesinin anlamı şudur: Tartışma konusu olan davranış veya eylem, o kişinin vicdanın tanımladığı ‘‘ait olunan çevre’’nin, beslenmesi, korunması ve varlığını sürdürmesine yararlıdır. Halbuki, ‘‘maşeri vicdan’’ kişinin hareketlerini, ‘‘ma'şer’’e (yani toplumun geneline) faydası var mı diye değerlendirir.

* * *

Herkes kendisinin, milletini, hatta tüm insanlığı ve hatta doğayı kolladığını söyleyebilir. Hatta böyle hareket de edebilir. Ancak ‘‘vicdanı rahat’’ olmanın ölçüsü, toplumu ve doğayı korurken, kendi ‘‘aidiyet’’ çevresinin çıkarlarına ters düşen eylemlerde bulunabilme yürekliliğidir.

SON SÖZ: Bencil vicdanın rahatlığı, maşeri vicdanı rahatsız eder.

Yazarın Tüm Yazıları