Ege Cansen: Özelleştirmeye karşıyım

Ege CANSEN
Haberin Devamı

GEÇEN hafta Yıldız Teknik Üniversitesi'nde seçkin bir öğrenci grubuna hitaben ‘‘Dünyada ve Türkiye'de Yeni Ekonomik Trendler’’ konulu bir konuşma yaptım. Kural olarak, ekonomideki mühim değişimlerin, ekonominin dışından kaynaklandığını söyledim. Son yirmi yıl içinde ortaya çıkan ‘‘teknolojik’’ ve ‘‘sosyolojik’’ gelişimlerin, dünya ekonomilerine nasıl tesir ettiğini açıkladım. Bu etkiler sonunda ortaya çıkan ‘‘küreselleşme’’ ve ‘‘sayısallaşma’’ (dijitalleşme) trendlerini irdeledim. Bunların, Türkiye ekonomisi üzerindeki yansımalarını ve Türk ekonomik hayatının buna verdiği tepkiyi dilim döndüğünce açıkladım.

Öğrenciler, konferansı büyük bir ilgiyle, hatta not alarak izlediler. Yemek sonrası olmasına rağmen, kimse uyumadı. (Malum, konferanslar insana uyku verir.) Konuşmam bitince sorulara geçtik. Yaklaşık yirmi kişi soru sordu. Önemli bir kısmı, özelleştirmeye karşı tavır sergiledi. Hayretle gördüm ki, soruların dayanağını oluşturan ‘‘paradigmalar’’ kırk yıl öncesinin aynıydı.

* * *

1- Paradigma ‘‘kalıp düşünce’’ veya ‘‘düşünme kalıbı’’ veya ‘‘bakış açısı’’ veya ‘‘inanç sistemi’’ veya ‘‘değer sistemi’’ veya ‘‘tanımlama ve konumlandırma’’ anlamlarına gelen yabancı bir kelime. Redhouse sözlüğü, Türkçe karşılığını, örnek, numune, çekim listesi olarak vermiş. Ancak ‘‘paradigma’’ kelimesinin günümüzde anlamı, benim yukarıda verdiğim karşılıkların bir karmasıdır. Ben bu şekilde anlıyor ve kullanıyorum. Soruların çoğuna dayanak teşkil eden ekonomik paradigmalar ise şunlardı:

2- Servet ve gelir, Tanrı vergisidir. Tanrı isterse bunu artırır, isterse azaltır. İktisadi tabiriyle, milli gelir pastası sabittir veya pastanın büyümesinde veya küçülmesinde bireylerin değil, devletin (Tanrı'nın) katkısı vardır.

3- Bireylerin iktisadi faaliyeti, değer yaratma değil, yaratılmış değerden pay kapma eyleminden ibarettir. Bir bireyin geliri artmışsa, başkalarının geliri azalmıştır. Ekonomi, ‘‘kayıp ve kazançlar toplamı sıfır olan bir oyundur’’.

4- Özelleştirme, devletin kasasına girecek gelirlerin, kişilerin kasasına girmesini sağlamaya yarayan bir düzenlemedir. Eğer, özelleştirmeler sonucunda kişiler zenginleşecekse, bu devletin fakirleşeceği anlamına gelir. Çünkü, kayıp ve kazançlar toplamı daima sıfırdır.

5- Devlet fakirleşirse, halk da fakirleşir. Çünkü devlet baba, halkın refahını sağlamakla yükümlüdür. Babası (devleti) fakirleşen halkın, zenginleşmesi mümkün değildir. Dolayısıyla özelleştirme, halkı fakirleştirmek demektir.

6- Küreselleşme, zengin ülkelerin, fakir ülkeleri sömürmesi demektir. Fakir ülkeler, küreselleşmeden uzak durmalıdır.

7- Ekonomide kaynakların daha rasyonel dağılımı ve kullanılması diye bir şey yoktur. Her kaynağın verimi, her yerde aynıdır. Rekabet, kaynak dağılımının etkinliğini ve kullanımının verimliliğini artırmaz. Dolayısıyla, iktisadi devlet işletmeleriyle, özel şirket işletmeleri arasında bir verim farkı olamaz. Devlet işletmeleri, halkın refahını artırırken, özel işletmeler az sayıda insanı zenginleştirir. Fark, bundan ibarettir.

8- Bir işveren olmazsa, kimse iş bulamaz. Devlet, nihai işverendir.

SON SÖZ: Paradigmadan çıkılmadıkça, paradigmanın yanlışlığı anlaşılamaz.

Yazarın Tüm Yazıları