Ege Cansen: Násır ve heykel

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Çağdaş Mısır'ın gelmiş geçmiş en büyük önderi Násır'dır. Násır, Kral Faruk'un tahttan kovulmasından sonra başa geçmiş ve sadece Mısır için değil, tüm Arap dünyası için efsanevi bir başkan olmuştur. Násır'ın, Mısır'a iktisadi bakımdan faydası değil, zararı dokunmuştur. Süveyş Kanalı'nın millileştirilmesi, Aswan Barajı'nın yapımı gibi halkı coşturan ve emperyalist Batı'ya kafa tutan olumlu kararlarda onun imzası vardır. Buna rağmen Násır, esas olarak dışa dönük olan Mısır ekonomisini, içe dönük berbat bir devletçi yapıya dönüştürmekle ülke ekonomisine zarar vermiştir. Mısır'ı, ‘‘üretime değil, üleşime’’ önem veren halk yağcısı verimsiz bir ekonomik felsefeyle yöneten Násır, fakirliğin kısırdöngüsünü kıramamıştır. Násır'ın süksesi, siyasidir. O, Hindistan'da Nehru, Yugoslavya'da Tito ile birlikte ‘‘üçüncü dünyacılık’’ diye bilinen bir akımın kurucusudur. Násır'ın ülke yönetiminde en büyük yardımcısı El Ahram Gazetesi'nin başyazarı El Heykel idi. Násır, kamuoyunu hazırlamak için, projelerini önce Heykel'e anlatır, o da gazetesinde bunları işlerdi. Kamuoyundan gelen tepkilere göre de uygulamaya geçilirdi.

* * *

Aynı yıllar, Türkiye'de ‘‘1. Ecevit Dönemi’’ olarak bilinir. Ecevit de merkezi planlamalı, üretimi değil, üleşimi esas alan bir ekonomi felsefesine sahipti. (Belki hálá öyledir.) Yine o yıllarda Türkiye'de çok önemli bir gazeteci, Abdi İpekçi yaşardı. Abdi İpekçi, menfur bir suikast sonucu öldürülmeden önce, Türk kamuoyunu oluşturmak bakımından emsalsiz bir güce sahipti. Onun aramızdan ayrılışından beri hiçbir gazeteci, onun kadar ülke yönetiminde rol ve söz sahibi olamamıştır. Bilindiği gibi, ülkemizdeki baba gazetecilerin esas görevi ‘‘ülkeyi yönetmektir’’. Onlar, diğer önemli yetkilerle birlikte, ülkemizin esenliği ve halkımızın refahı için canla başla çalışır. Bu yüzden ‘‘baş’’ gazetecilik, ister muhalefette olunsun ister iktidarda, siyaset yapmanın, yani ülkeyi idare etmenin ‘‘diğer’’ tarzıdır. Hatta her ikisini de bir arada götürmek tercihe şayandır.

* * *

Bir seçimden henüz çıktık. Ortada yeni bir Meclis var. Halkın ‘‘değişen’’ tercihlerini yansıtan bir parlamento, demokratik olarak oluştu. Şimdi sıra hükümetin kurulmasında. Bunun için siyasi partiler, kendilerini tam yetkiyle temsil eden genel başkanları aracılığıyla görüşüp anlaşacak ve ortaya bir hükümet çıkartacaklar. Bugünkü Meclis'ten de en az beş değişik tertipte hükümet çıkar. Bunlardan biri mutlaka kurulacak ve ülke hükümetsiz kalmayacak. Bunun için yapılması gereken ‘‘sürekli diyalog’’dur. Bu diyalogların sonuç vermesi için de tarafların birbirinden ‘‘taviz alıp-taviz vermesi’’ gerekir. Taviz ise herkesin önünde ‘‘yani gazeteler’’ aracılığıyla verilmez de, alınmaz da. O zaman da anlaşma olmaz. Halbuki demokrasi uzlaşma rejimidir.

SON SÖZ: Uzlaşmam diyen, demokrat değildir.



Yazarın Tüm Yazıları