Ege Cansen: Havalimanını rahat bırakın

Ege CANSEN
Haberin Devamı

İSTANBUL'un, yeri fevkalade güzel seçilmiş bir havalimanı var. Eskiden, bulunduğu semt dolayısıyla ismi Yeşilköy olan bu liman, her geçen yıl şiddetini artıran bir istila hareketiyle kuşatılıyor. Tarih boyunca şehirlerin, limanlar veya yol kavşakları civarında veya oraya doğru geliştiğini biliyoruz. Atatürk Havalimanı da İstanbul'un büyümesinde bir çekim merkezidir. Bu liman, çevresine yapılan işhanları, çadır tiyatroları, fuar alanları ve vergi kaçırma merkezleri yüzünden boğulmaktadır. Korkarım, Kurtköy (Anadolu yakası) Havalimanı yapılmasına rağmen, ‘‘Burası çok sıkıştı, İstanbul'un yeni havalimanı Silivri veya Çorlu'da kurulmalıdır’’ diye ‘‘israf şahikası’’ fikirler yakında tekrar gündeme gelecek.

* * *

Türk ekonomisinin en büyük meselesi verimlilik, daha doğrusu verimsizliktir. Verimlilik, (prodüktivite) serbest pazar ekonomisinin tanrısıdır. Amerika'da son 10 yılda sağlanan göz kamaştırıcı iktisadi gelişmenin sebebi, ‘‘verimlilik artışı’’dır. Esasen kapitalist sistemin oluşum diyalektiği, kapitalin (yani yatırımların) en yüksek randımana doğru akması üzerine kuruludur. Mikro ekonomik teori de bu esas üzerine inşa edilmiştir. Ancak kapitalist sistemin ‘‘olmazsa olmaz’’ bir şartı daha vardır. O da iktisadi ahlaktır. Yani, özel veya resmi girişimcilerin, firma veya kurum bazında (mikro düzeyde) en yüksek verimi sağlarken, ülke çapında (makroda) verimsizliğe sebep olmamasıdır.

* * *

Şimdi bu iktisadi ahlak konusunu iyice anlatalım. Ekonomide, İngilizcesi ‘‘sub optimization’’ olan bir kavram vardır. Bunun anlamı, ‘‘total sistemin verimini düşürmek pahasına, alt sistemin verimini artırmak’’tır. Türk ekonomisinin dertlerinden biri de budur. Havalimanı çevresini kuşatan ve eğer dur denmezse, birkaç milyar dolar değerindeki Atatürk Havalimanı'nı yakında felç edecek olan teşebbüslerin varacağı nokta burasıdır. Havalimanının burnunun dibine tesis yapmanın, bu tesisleri verimli hale getirdiği açıktır. Açık olmayan veya ilk bakışta anlaşılmayan, bu tesisler yüzünden havalimanının, dolayısıyla ulusal ekonominin kaybettiğidir.

* * *

Üzerinde hiçbir şey bulunmaması gereken yeraltı veya havai yaya geçitlerini işgal eden işportacı da aynı kafadadır. O da az kaynakla, çok para kazanmak istemektedir. Bunun için, geçidi dükkánlaştırarak ‘‘mekán rantını’’ çalmaktadır. Acı olan, halkın ortaya çıkan ‘‘kamusal zararı’’ görmemesidir. Halk, geçidi adeta geçilmez hale getirme pahasına, çalınan mekán rantını işportacıyla kırışarak (malı yüzde 20 ucuza alarak) bu yolsuzluğa iştirak etmektedir. Halk, (evet bizzat halk) ‘‘kamu yararını’’ yok etmektedir.

* * *

‘‘Sub optimization’’, tedavisi çok zor bir sosyo-ekonomik bir hastalıktır. Bunun sebebi, sadece bilinçsizlik değildir. Bir sebep de, bireyin, ‘‘toplumsal düzene’’ güven duymamasıdır. ‘‘Mekán rantını ben çalmasam, başkası çalacak’’ deyip, kendi hırsızlığını meşrulaştırmaktadır. Kamu çıkarlarını, mütecaviz bireylere veya dayanışma içindeki alt sosyal gruplara karşı savunmada kendini güçsüz hisseden devlet (veya belediye) de tüm enerjisini, kendi (devlet) menfaatini savunmaya tahsis etmektedir. Kamu çıkarlarının savunmasız kalmasından dolayı, ulusal ekonominin verimi daha da düşmektedir.

SON SÖZ: Önce, bütüne zarar verme.

Yazarın Tüm Yazıları