Dövize gümrük koymalı

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Az gelişmiş ülkelerin hemen hepsi, hatta bazı hallerde gelişmiş ülkeler bile, çözümü zor ‘‘yeni’’ bir iktisadi sorunla karşı karşıya kalmış bulunuyor. Sorunun en kısa adı ‘‘döviz bolluğu belası’’. Belayı biraz daha açarsak, meseleyi ‘‘kısa vadeli özel sermayenin yer değiştirmesinin, ulusal ekonomiler üzerine yaptığı olumsuz etkiler’’ şeklinde tanımlayabiliriz. Bu musibetin ülkemizde bilinen adı ‘‘sıcak para’’dır. Gerek 1994'te Türkiye'de yaşanan ve mucizevi bir şekilde kolay atlatılan, gerekse yakın geçmişte Meksika'da, geçen yıl da Pasifik ülkelerinde yaşanan ve yaşanmaya devam eden ekonomik krizlerin ve şimdi de Rusya'da patlak veren borsa çöküşü ve develüasyon beklentisiyle ortaya çıkan krizin gerisinde hep bu sorun yatmaktadır.

Özel paraların, isterseniz bunlara ‘‘yüzer-gezer’’ paralar diyelim, miktarı, bu işin içinde olanların dediğine göre 2 trilyon dolara ulaşmış bulunuyor. Bu paranın çoğu, OECD ülkelerinde dönüp durmaktadır. Yaklaşık 300 milyar dolar ise, yüksek verim beklentisiyle, az gelişmiş ülkelere ‘‘girip-çıkmak’’tadır.

Az gelişmiş ülkelerin derdi ‘‘döviz’’ kazanmaktır. Ancak ülkeye giren her döviz kazanılmış döviz değildir. Kazanılmış dövizle, ‘‘faizci döviz’’ girişi arasında ülke ekonomisi bakımından çok ciddi farklar vardır. Şöyle ki:

1) Döviz kazanmak için, mal veya hizmet üretimi gibi gerçek ekonomik bir faaliyet yapmak gerekir. Bu ise, endüstriyel kapasite yaratmış olmak demektir. Yani, ülkede kalıcı bir zenginleşmenin oluştuğuna işaret eder.

2) İkinci önemli fark, kazanılmamış dövizlerin, giriş-çıkış hızı ve miktarının, kazanılmış dövizlerinkine kıyasla çok yüksek olmasıdır. Bu özellik, Merkez Bankası'nın ülkede para arzını kontrol etme işini zorlaştırır.

3) Kazanılmamış döviz girişi, yurtdışına çok yüksek döviz faizi ödendiğine işaret eder. Bu da ülkeye fakirleşme getirir.

4) Kazanılmamış döviz girişi, faiz hadlerinin ve döviz kurlarının ‘‘piyasa fiyatı’’ dışında oluşmasına sebep olur. Yanlış yatırımlara sebep olur.

5) Kazanılmamış döviz girişi, önce yapay bir refah, sonra da gaddar bir fakirleşme yaratır.

Neresinden bakılırsa bakılsın, kazanılmamış döviz girişleri, girdiği her ülkede yapısal bozukluklara yol açmakta, çıkışları ise ‘‘kriz’’ yaratmaktadır. Dünya ekonomisine yön verenler, artık bu musibeti teşhis etmelidir. 1929 Dünya Buhranı'nı sona erdiren ‘‘New Deal’’ gibi, ama bu sefer çok taraflı yeni bir ‘‘Uluslararası Para Anlaşması’’ yapılmalı tezini ortaya atan Zekeriya Yıldırım'ı destekliyorum. Böyle bir anlaşma yapılıncaya kadar, her ülke, sıcak para hareketlerinden korunmak için, kendi tedbirlerini almalıdır. Benim bu babda önerim ‘‘döviz ithalatına, gümrük konulmasıdır’’. Yani, ülkemize gelen sıcak paradan ‘‘vergi’’ alınmalıdır. Bu vergi iki maksada hizmet edecek şekilde düzenlenmelidir.

1) Sıcak para girişlerini yavaşlatmak,

2) Paranın yurtiçinde kalış süresini uzatmak.

Bugün ‘‘Haydi canım, olmaz öyle şey; hiç döviz girişinden vergi alınır mı?’’ diyecekler, yarın kriz kapıyı çaldığında ne söyleyeceklerini şimdiden açıklamalıdır.

SON SÖZ: Tehlike, tedbiri haklı kılar.













Yazarın Tüm Yazıları