Dostça bir öğüt...

BİR başbakan için ne hazin şey...

Kendisine "yönetmesi" için teslim edilmiş bir devletin en önemli kurumlarından biri, o devletin temel ilkelerini koruduğu için silahlı saldırıya uğruyor, değerli bir yüksek yargıç görevi başında öldürülüyor...

Ama o laik devleti ve onun laiklik ilkesini korumaya namusu ve şerefi üzerine söz veren Başbakan, şehit yargıcın cenaze törenine katılamıyor.

Katılamıyor çünkü törene katılanların kızgınlığından, tepkilerinden korkuyor.

Görevini, iktidara geldiği zaman verdiği sözlere uygun şekilde yapsaydı, yani laiklik ilkesini koruma konusunda samimi ve titiz olsaydı, böyle korkmasına elbet sebep olmazdı.

Hazin bir gerçek... Özellikle Büyük Atatürk’ün bağımsız, laik, çağdaş bir ulus yaratmak amacıyla Samsun’a çıkışının 87’nci yıldönümünde çok daha hazin...

Bu, partisi seçimi kazandığı akşam televizyon kameraları önünde "Sadece Adalet ve Kalkınma Partisi’nin değil hangi siyasi eğilimden olursa olsun, tüm insanlarımızın ve tüm ulusumuzun iktidarı olmayı" vaat eden adamın, bir kısım vatandaşlarını aldattığının kanıtı olan bir korkudur.

Önceden yapılmış programını iptal etmeyip Antalya’ya giden Başbakan Tayyip Erdoğan, o sırada Ankara’yı ağlatan törenleri de TV’den anlaşılan izleyemedi. Sık sık kulağına fısıldanan gelişmelerle ilgili bilgi almakla yetindi.

Yeterince izleyemediği inancıyla biz kendisine o törenleri anlatalım:

Mustafa Yücel Özbilgin’in şahadeti nedeniyle Anıtkabir’e giden yargıçları, rektörleri, öğretim üyelerini, avukatları ve üniformalı subayları görmeye değerdi. Orada onbinlerce insan vardı. Bu onbinler Büyük Atatürk’ün huzurunda saygı duruşunda bulunurken ve manevi kabrinin önünden geçerken "laik rejimi yıktırmayacaklarına" yemin ettiler.

Hem de onların yemini, kürsüde dudak ucuyla okunan türden değildi. Onlar altına tüm benliklerinin, tüm onurlarının mührünü bastıkları yemini ettiler.

Danıştay İkinci Daire Üyelerinin şahsında laik Anayasal rejimi hedef alan kurşunlar özellikle kadınlarımızı isyan ettirdi.

Başbakan Tayyip Erdoğan bilmiyoruz bunun ne kadar önemli ve anlamlı olduğunun farkında mı?

Farkında değilse diye söylüyoruz:

Kadınların üstlendiği hiçbir mücadele başarısızlıkla sonuçlanmaz.

Demek istiyoruz ki:

Başbakan Tayyip Erdoğan çok önemli bir yol ayrımındadır:

Ya verdiği sözlere sadık kalacak ve laik Cumhuriyeti koruma görevini samimiyetle yerine getirecek, yahut da Türkiye’yi büyük badirelere sürükleyecektir.

Birinci şık, ona seçmen kaybettirir, hatta iktidarı bile kaybetmesine sebep olabilir ama Türkiye’ye bir devlet adamı kazandırır.

İkinci şık ona ve Türkiye’ye neyi kaybettirir, doğrusu düşünmek bile istemiyoruz.

Tercih kendisinindir.
Yazarın Tüm Yazıları