“Diyetçi” sahtekârlar

Sevgili kilo vermek için canını bile vermekten sakınmayan Habitus okuru.

Haberin Devamı

Bugünkü yazımı iyi oku. Hatta kes, sakla. Buzdolabına as. Twitter’da retweet’le. Facebook’a koy. Forward mail yap yüz arkadaşına gönder. Çocuğuna okut.
Biliyorsunuz kadın dediğimiz, diyet ve egzersiz yapmadan kilo vermenin bir yolunu bulunca, ona balıklama atlar. İnanın, “3 ay sonra öleceksin ama sana ince belli, çubuk bacaklı olmayı tattıracağım” teklifi yapsak “Eyvallah” diyecek kadınlar tanıyorum.

Dönem dönem mucizevi sonuçlar veren diyet ürünleri moda oluyor malumunuz. Sağlık Bakanlığı tarafından bu ürünlerin bir kısmı yasaklansa da ülkeye kaçak giren, el altından satılanların haddi hesabı yok.

“Diyetçilik” sektörünün kökünü, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kazımak olanaksız. Bugün meşhur arama motorumuza “diyet hapı” yazdığınızda yanda sponsorlu bağlantı olarak Sağlık Bakanlığı tarafından yasaklanmış bir hapın satış sitesiyle burun buruna geliyorsunuz, meselenin boyutunu artık siz düşünün...
Eh, kadınların en güçsüz noktası olan zayıflama tutkusunu yakalayarak büyük paralar kırılabileceği çoktan kanıtlandı. O nedenle reklam verilmesi, yasaklanmış ürünün internetten satılması, farklı isim, form ve ambalajlarla piyasada dolaştırılması insanı şaşırtmıyor.

Bugün bir hap yasaklanır, yarın aynı hapın ölümcül içeriğiyle hazırlanmış karışım “zararsız, tamamen doğal, zayıflamaya yardımcı ve yepyeni bir ürün” olarak çıkıverir.

“Diyetçilik” sektörü ölmez yani. Ölen taraf maalesef her zaman zahmetsizce zayıflayacağına inanmış kadınlar ve genç kızlardır.

Haberin Devamı

“Diyetçilik” sektörü nasıl işler?

Diyorum ya, “diyetçilik sektörü ölmez” diye...

Nasıl ölmeyeceğini şöyle anlatayım: Önce bir ürün çıkar, kullanan herkes iyi kötü zayıflar. Bir suç duyurusu ya da Sağlık Bakanlığı’nın kendi araştırmaları sonucu devlet üründen haberdar olur. İncelemeler yapılır, ürün yasaklanır.

Bu arada zayıflama meraklısı talihsiz birkaç kişi ölür. Ölüm söz konusu olunca ürün kötü şöhret kazanır. Dolayısıyla mucizevi ürünün satışı durma noktasına gelir. Ürün, diyetçi sahtekarlara para kazandırmamaya başlar. Sahtekârlar, bu defa piyasaya, yasaklanan ürünle içeriği aynı ancak ismi ve formu farklı başka bir ürün sürerler.

“Mucize ürün” yine efsane olur, bir sürü kadın onu kullanır, zayıflar. Kısa süre sonra araştırma-suç duyurusu, bakanlık, inceleme, yasak süreci yeniden başlar.
Bu arada ürünü kullananların birkaçı ölür ya da hastanelik olur. Yeni ürün de artık sahtekârlara para kazandıramamaya başlamıştır. Gelir kanalı tekrar tıkanan “diyetçilik” sektörü çalışanları, aynı maddeyi başka bir forma sokup yine piyasaya sürerler...

İşte bu döngü böyle devam eder, durur. Genç kadınların ölmesi, diyetçi sahtekârlara işlemez.

Haberin Devamı

Zayıflama kahvesi ne ola ki?

Yaşanan ölümlerden sonra, zayıflama ürünlerini “ilaç”, hap, şurup olarak satmanın akılcı bir seçim olmadığını, artık insanların “ilaç” deyince korktuğunu keşfeden diyetçi sahtekârlar, son olarak nefis bir pazarlama yöntemi buldular: Karışımları kahve olarak satmak! Yani özetle “zayıflama ilacı” bitti, yeni moda “zayıflama kahvesi” geldi.

Sağlık Bakanlığı’na da bu vesileyle seslenmiş olalım, zayıflama kahvesi kadınlar arasında dalga dalga yayılmakta.

İşin kötüsü de işe yarıyor. İnsanlar kısa sürede hızla kilo kaybettikleri için hallerinden memnun.

Henüz kimse ölmedi, bu sebeple zayıflatan kahve sessiz sedasız yayılmaya ve kadınlara küçük mutluluklar yaşatmaya devam ediyor.
Yalnız... Bu ürünlerin içeriğinde, sabıkalı diyet haplarının içinde bulunan kuvvetli iştah bastırıcılar, obezite tedavisinde kullanılan kimyasallar bulunuyor. Doğallığı hikaye yani.

Dedim ya, bu içecek aslında yeni bir şey değil, yasaklı diyet haplarının kahve kılıfına sokulmuş hali. Bakın, Evangeline Reyes isimli bir blogger, bir hafta önce Zayıflama Kahvesiyle ilgili tesadüfen keşfettiklerini bloguna yazdı. Muhakkak okuyun. Gözlerinize inanmayacaksınız.

http://sweetbitesbybang.com/2010/09/slimming-coffee-or-killer-coffee/


Ha, tüm bunlara rağmen kahveyi içmeye devam etmeyi düşünürseniz, zayıflama konusundaki saplantımızın geldiği boyuttan korkarım...

Yazarın Tüm Yazıları