Dış borçlarımız yüzünden koca bir ada kaybetmiştik!

ÇOK ciddi bir durum var. Seçim gürültüsü arasında dikkatlerden kaçtı. Açıklar büyüyor.

Dış açık arttıkça, yabancı ülkelere borçlanma da artıyor. Borcu borç alarak ödüyoruz.

Ekonomimizi yönetenler, yüksek dış açığın birkaç yıl daha süreceğini belirtiyor. Bu, bir bakıma çaresizliğin ve biraz da beceriksizliğin itirafı...

Ne olacak bu gidişin sonu?

Sürekli artan borçla nasıl yaşanabilir?

İç ve dış borçlarımızın toplamı 410 milyar doları buldu...

Bir aile düşünün... Ayda bin lira kazanıyor ama bin beş yüz lira harcıyor. Her ay beş yüz lira açığı nasıl kapatacak? Tabii ki borç alarak... Borçlar biriktikçe ödemeler zorlaşacak, sonunda haciz memurları kapıya dayanacak. Ailenin batışıdır bu...

Ülke olarak bizim durumumuz da böyle..

* * *

15 Temmuz 2007 tarihli yazımda, 555 yıl borçsuz yaşayan Osmanlı’nın 1854 yılında aldığı ilk borcu hep yeni borçların izlediğini, sonunda Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar) İdaresi’nin kurulduğunu anlatmıştım. Yabancı devletlerin yönetimindeki Düyun-u Umumiye, Türkiye’de vergi gelirlerini topluyor ve alacaklı devletlere ödüyordu. 3 Ekim 1880’de göreve başlayan Düyun-u Umumiye İdaresi, Osmanlı Devleti’ne büyük sıkıntılar yaşattı. 42 yıl içinde koca Osmanlı battı, bu idare kalktı!

O eski korkunç günleri tekrar yaşamayacağımızı umuyoruz ama gidiş ne yazık ki tehlikeli... Borçlarımıza her yıl yenileri ekleniyor..

Son beş yılda, devletin iç borç artışı yüzde 114, dış borç artışı yüzde 64... Özel sektörün dışarıya olan borçlarındaki artış ise yüzde 187...

* * *

Borçlarımız bu hızla arttıkça biz, Kıbrıs’ı da kaybederiz, Güneydoğu’yu da... Sonunda Osmanlı idaresi gibi toprak tavizi vermek zorunda kalırız. "Olmaz olmaz" demeyin... Biz bunu yaşadık. Bugünkü yönetim kadrosunun tarih bilgisi zayıf olduğundan, geçmişten ders almıyorlar.

1901 yılı bizim için, dış borçlarımız yüzünden utanç yılı olmuştu..

Osmanlı yönetimi, Sultan Abdülaziz döneminde bir Fransız tüccardan alınan borcu 25 yıl ödemeyince, 1901 yılının Kasım ayında Fransız donanması, o tarihte bize ait olan Midilli Adası’nı işgal etmişti. Fransızlar, Midilli’yi boşaltmak için sadece borcun ödenmesinin yetmeyeceğini bildirip, birçok imtiyaz da istemişler, adaya resmen el koymuşlardı.

* * *

Çaresizlik içindeki Osmanlı Devleti, borcunu ödeyebilmek için vergileri yükseltmek zorunda kalmıştı... Halk zaten fakirdi ve ağır vergiler nedeniyle her geçen gün biraz daha yoksullaşmıştı...

Dış borçlar nedeniyle konulan yeni vergiler, büyük bir ayaklanmayı tetikledi. Anadolu insanı canından bezmişti... Yurdun her tarafında, halkın yanı sıra askerlerin de katıldığı isyanlar çıktı. Zamanın padişahı İkinci Abdülhamid’e karşı tepkiler had safhaya ulaşmış ve bu olaylar onun 1909’da tahttan indirilmesine yol açmıştı. 11 yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu battı! Şimdi de, maşallah, o günlerdeki gibi sorumsuzca borçlanıp duruyoruz. Bir gün gelip "Biz bu borçları ödeyemeyiz" deyince mutlaka büyük çıngar çıkacak!

O zaman, sadece itibar mı kaybederiz, yoksa toprak tavizi de verir miyiz, Allah bilir!

Bu borçlanmanın sonunun iyi olmayacağı kesin. Fakat anlatamıyoruz bir türlü...
Yazarın Tüm Yazıları