Dipsiz kuyu

BİZ yıllardan beri yazar dururuz. Merhum Bülent Ecevit’in de Başbakan olduğu 1978-79 döneminde aynı fikri savunduğunu anımsarız. Yeri gelince başka yetkililerin, örneğin "Herkes işini adam gibi yapacak" diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da aynı şekilde düşündüğünü biliriz.

Ama nedense bir arpa boyu yol alamayız.

Bizim yıllardır kimseye işittiremediğimiz konuya son olarak cezaevinde gördüğü işkence sonucu ölen Engin Çeber olayı nedeniyle, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı, Mersin AKP Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül değinmiş. Üskül, başında bulunduğu komisyonun çeşitli cezaevlerinde incelemeler yapacağını belirttikten sonra, "Nerede bir kamu görevlisi hata yapmış ve tazminat ödenmesine neden olmuşsa, o tazminat o kişiye rücu edilmeli (kendisi tarafından ödenmesi sağlanmalı)" demiş.

Arkadaşlarımız Üskül’ün aslında bu yolun açık olduğunu, nitekim Anayasa’nın 129’uncu maddesindeki "Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir" hükmünü anımsattığını da bildiriyorlar.

Üskül’ün dediği doğru ama bu hükmün uygulanmasını sağlayacak yasa yok. Yasa olmadığı için de bir memur, bir yargıç, bir başka kamu görevlisi görevini kötüye kullansa, örneğin bir belediyenin ilgili birimlerindeki görevliler kaçak bir inşaatın yapılıp tamamlanmasına göz yumsalar, bunu rüşvet karşılığı yaptıkları da bilinse bile, bir maraza çıkmadıkça kimse onlardan hesap sormaz.

Hoş sorulsa da sonuç alınamaz. Çünkü her evrakın altında o kadar çok paraf ve imza vardır ki, gerçek sorumluyu saptayıp tazminatı ona ödetmek veya suçlu diye hapse atmak mümkün değildir.

Zafer Üskül yukarıdaki sözleri, Engin Çeber’in ölümünden sorumlu görülen 19 görevlinin açığa alınması nedeniyle söylemiş. Ama yine de bir yere varılamayacağını bildiği için olsa gerek, Anayasa’nın 129’uncu maddesindeki hükmün işletilmesi gerektiğini vurgulamış.

Gerçekten Kadir Topbaş’ı, "Herkes işini adam gibi yapsın" demeye zorlayan olay geçen yılın, yani 2007’nin Mart ayında yaşanmıştı. Anımsayacaksınız... Belediyeye hizmet veren bir şirket görevlilerinin açık bıraktığı rögara düşen 4 yaşındaki Dilara Dumru boğulup ölünce bu rezaletin sorumlusu kim diye sorulmuştu.

Hemen belirtelim... O sırada İSKİ Genel Müdürü olan Dursun Ali Çodur’un görevden uzaklaştırıldığı bilgisi dışında hiçbir gelişme kamuoyuna yansımadı. Belki de Dilara Dumru öldüğüyle kaldı.

Sadece o değil, biliyorsunuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kamu görevlilerinin yetkilerini doğru dürüst (hukuka uygun şekilde) kullanmamaları yüzünden Türkiye devletini tazminata mahkûm edip duruyor. Nitekim Cemil Çiçek Adalet Bakanı iken yani 2005 yılında, bir soru önergesini yanıtlarken bu yüzden Türkiye’nin 567 davada haksız bulunarak toplam 33 milyon Euro ödemeye mahkûm edildiğini açıklamıştı. Bu 33 milyon Euro’nun bir kuruşunu gerçek kusurlu ödemediyse, biz daha bu lafları çok ederiz.
Yazarın Tüm Yazıları