Dinime dahleden...

GALİBA 29 Aralık 2005 tarihini üniversitelerimiz yönünden önemli bir gün olarak bir kenara kaydetmemiz gerekecek.

Bunun bir nedeni, tutuklanması çok ve yoğun tartışmalara yol açan Van’daki Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın’ın o gün serbest bırakılması.

İkincisi TBMM’nin 15 yeni üniversite kurulmasına ilişkin yasa tasarısını 29 Aralık tarihinde ele alıp kabul etmesi...

Yücel Aşkın olayı için bir şey söylememeye çalışıyoruz. Çünkü ‘yargıyı etkilememe’ ilkesine saygılıyız.

Dava bitip de kesin hüküm oluşunca söyleyeceklerimizi birilerinin beklemesini tavsiye ederiz.

Yeter ki felek fırsat versin.

Ama dava dışında söylenecek olanlar var. Örneğin Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik’in sözleri bu bağlamda hayli ilginç:

Yücel Aşkın’la veya dava ile hiçbir ilgisinin olmadığını söylüyor. Ama kendisini tutamayıp Rektör Yücel Aşkın’a her fırsatta bindiriyor. Örneğin Aşkın, 14 Aralık 2005 tarihli ilk duruşmada, üniversite mensupları hakkındaki şahsi bilgi fişlerinin kendisi tarafından hazırlanmadığını, bunların Olağanüstü Hal döneminde OHAL makamları tarafından Rektörlüğe gönderilen bilgiler olduğunu söylediği halde Çelik, bugünkü Hürriyet’te okuyacağınız gibi arkadaşımız Faruk Bildirici’ye:

‘Bunlar Yücel Aşkın’ın kasasından çıktıysa korkunç şeylerdir. Bazı insanlar solcudur, bazıları sağcı... Bunları muzır diye, falanı başka görüşte diye kenara iterseniz Türkiye’de adam kalmaz. Herkesin bir dünya görüşü var. Kimse kendini memleketin esas sahibi saymamalı. Kimse kimseden bir şeyler korumak gibi görev üstlenme hakkına sahip değil’ diyor.

Aşkın’a karşı bir husumeti olmadığını her vesileyle dile getiren Çelik arkadaşımız Bildirici’ye, Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin Aşkın döneminde bilimsel açıdan gerilediğini savunarak, ‘Sorun bakalım Yücel Bey, rektörlüğü süresince Van’da ne kadar kalmış? Üniversite dışında ne kadar kalmış?’ diyor.

Bir Üniversite Rektörü’nün görev mahallinde en az şu kadar gün kalması gerekir diye bir kural mı var da Bakan Hüseyin Çelik böyle bir laf ediyor?

Rektörün temel görevi üniversitesini ‘bilimsel açıdan başarılı kılmak’ ise Aşkın bu konuda Bildirici’ye şu yanıtı veriyor:

‘Bu üniversite 1999’dan (kendisi göreve başlamadan) önce kişi başına düşen A sınıfı yayın bakımından (70 küsur üniversite arasında) en sondaki beş üniversiteden biri durumundaydı. 2003 rakamlarını biliyorum, kişi başına düşen A sınıfı yayın bakımından 9uncu sıradaydı Yüzüncü Yıl Üniversitesi... Bu önemli bir gelişme. Uluslararası çalışmalar arttı üniversitede...’

Peki kendisi de bir bilim adamı olan Çelik’e ‘Kaç yayınınız bilimsel atıf listelerinde yer aldı?’ diye biri sorarsa ne yanıt verecek?

Onun yerine biz verelim yanıtı... Kocaman bir sıfır!

Hani demişler ya... ‘Dinime dahleden (karışan) bari Müselman (Müslüman) olsa!’ diye...
Yazarın Tüm Yazıları