Dikkat, yalnızlık!

Benim için bir nar gibidir yalnızlık, “çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane “ ...

Amy Jade Winehouse’un aşırı dozda uyuşturucu nedeniyle kalp krizinden öldüğünü duydum.
İnanmadım elbette...
Kanında kolaylıkla tespit edilirdi dikkatle bakılsaydı oysa.
O aşırı dozda yalnızlıktan öldü.
Bir insanın ölürken bile yanında kimsenin olmamasından daha korkunç bir yalnızlık var mıdır ?
3 yıl önce cenaze törenini planlayan ailesi, skandallarından, uyuşturucu ve alkolden ayakta duramazken çekilen fotoğrafları, iptal edilen konserlerinden bile nemalanan menajerleri ve arkasından sahtekarca gözyaşı döken arkadaşlarının ise kendilerinden utanç duymadan konuşabilmesine şaşırıyorum.
Amy Jade Winehouse yalnızlıktan ve terk edilmişlikten ölmeseydi, sıkıntılarına rağmen yaşamaya devam etseydi, direnseydi efsane olacaktı benim için de.
Ama ölümü, uyuşturucuya teslim oluşu, efsanenin bitişi oldu.
Dostlarının ve ailesinin yüreklendirdiği, fikrini desteklediği, yanından ayrılmadığı bir tedaviyi kabul etseydi o zaman da “ Rehab” asla yazılmayacaktı diyen benciller, bir gün içinden kimsenin geçmediği tenha sokaklara dönerler umarım.
Bir efsanenin değil, günümüzden “ ünlü “bir yalnızlığın öyküsü yalnızca bu benim için.
Çok iyi hatırlarım, küçükken tek, dolayısıyla yalnız olduğunu düşündüğüm için üzüldüğüm Tanrıya bunun için üzülmemesini, yalnızlığını gidermek için bizi yarattığını bildiğimi ve ben de yalnız olduğum için kendisiyle arkadaş olabileceğimi fısıldardım geceleri.
O zamanlar küçük bir çocuktum.
Yalnızlık bir çocuğu çabuk büyütür ama bir yetişkini çabuk öldürür.
İnsanın insana verdiği en değerli şey olsa da, insanın kendisini yalnız hissettirecek insanlarla yaşaması daha da trajik.
Şu ilk gruptaki insanlara imrenirim mesela;
Kiminin günü birliktir, erimeden yenmesi gereken bir dondurma gibi tadını çıkarabilir, kiminin ise düzenli bir beraberliğe dönüşmüştür yalnızlıkla ilişkisi.
Buzdolabındaki suyu şişeden içerken rahatsız olmuyorsanız, sarımsak yemeden önce “ kokar mıyım “ diye düşünmüyorsanız, dolaptaki yarısı yenmiş pastada sadece sizin çatal izleriniz varsa, evin her yanında içeri girdiğinizde sizi karşılayan açık bırakılmış bir televizyon sesi, bir müzik, emin olun derin bir yalnızlık var sizin de hayatınızda.
Yoksa da sevinmeyin hemen öyle, nerede, nasıl çıkacağı belli olmaz karşımıza.
Ne iyi olurdu ama değil mi, trafik levhaları gibi tabelalar olsaydı hayatımızda, kalabalık bir yerden geçerken mesela tam karşımızda “ hazırlıklı olun, yalnızlık! “ yazsa ...
Yazarın Tüm Yazıları