Demokratik viraj

TBMM'deki ‘‘tezkere’’ oylamasından hemen sonra, geçen hafta başında bir Amerikan gazetesi şu karikatürü yayınladı:

Irak cengaverliğine bahane arayan ‘‘W’’ rumuzlu George Bush birinci karede, ‘‘Bağdat'ta daha çok demokrasi talep ediyoruz’’ lafını yumurtluyor.

İkinci karede ise bu defa, ‘‘Ankara'da daha az demokrasi istiyoruz’’ diye buyuruyor.

* * *

BURADA, ‘‘ultra süper güç’’ün demokrasiyi nalıncı keseri gibi hep kendine göre yontmak hinliğine getirilen eleştiri bir yana, bizim müthiş övünmemiz gereken bir nokta var:

Çünkü en önce, ben TBMM kararının ‘‘öz’’üne ne kadar karşı çıkarsam çıkayım, söz konusu hür iradeli karar, demokratik sistemleri demokratik sistem kılan o çok hayati ‘‘şekil’’ itibariyle ülkemiz için bir ‘‘yüz akı’’; hatta onun ötesinde, bir ‘‘zafer’’ oluşturdu.

Yeryüzünde bizden başka hiçbir İslam kökenli devlet yok ki, Irak sorunu kamuoyunda, medyada, seçilmişler ve atanmışlar nezdinde Türkiye'deki gibi tartışılmış olsun.

Tartışıldıktan sonra da büyük çoğunluk karşı çıktığını beyan etsin.

Bu karşı çıkma ise cadde protestosundan Meclis oylamasına, fiilen hayata yansısın.

Bununla övünmek hakkımızdır ve ulus kredibilitemiz şimdi çok daha artmıştır.

* * *

NİTEKİM, başta kendisini ilgilendirmesine rağmen işte Arap aleminin durumu ortada!

İstim basıncını düşürmek için biraz sübap açmak zorunda kalan Mısır hükümetinin Kahire stadyumunda düzenlettirdiği ‘‘resmi gösteri’’ (!) hariç, Umman Denizi'nden Atlas Okyanusu'na uzanan Semitik coğrafyada, o pek meşhur ‘‘Arabi sokak’’ tek pıs çıkarmadı.

İstisnasız hepsi totaliter, otoriter veya teokratik rejimlerle yönetilen tüm bu ülkelerde konunun Parlemanto'da görüşüleceğini ve oylanacağını düşünmek ise hayal dahi edilemez.

Dolayısıyla, Bush ‘‘Türkiye'de daha az demokrasi istiyoruz’’ derken kendi açısından haklıdır, zira onun işine gelmese bile, tüm yalpalama ve aksaklıklarına rağmen Türkiye demokrasisi Müslüman sosyoloji içinde bir ‘‘numune’’ ve bir ‘‘medar-ı iftihar’’dır.

Dolayısıyla, TBMM kararına karşı çıktım, çıkıyorum, fakat o kararla övünüyorum.

* * *

ÖTE yandan, Irak'a ilişkin gelişmeler, bugünkü konjonktürde benim ‘‘öz’’ olarak yine onaylamadığım, fakat ‘‘şekil’’ itibariyle bir müddet sonra bu defa demokrasinin genel ‘‘öz’’ünü etkilemesi kaçınılmaz olan yepyeni ve pırıltılı bir olguyu Türkiye'ye müjdeledi.

Bu, ‘‘pasifizm’’ ve ‘‘anti - militarizm’’ gibi, kökeni demokratik Batı modernitesine uzanan ve ülkemizde bugüne dek hiç böylesine kitleselleşmemiş olan zihin sistematiğidir!

Tamam, ben tabii ki kendi hesabıma ‘‘sulhperest’’ bir ‘‘pasifist’’ ve ‘‘vicdani redçi’’ bir ‘‘anti - militarist’’ değilim ve böyle yaklaşımlardaki safiyane ütopizmi kabullenmiyorum.

Ancaak, söz konusu ütopizmlerin demokrasilerin yerleşikliği için mutlak zorunluluk oluşturduğu ve ‘‘ilerletici vektör’’ rolü oynadığı konusunda da şüphe duymuyorum.

Hele hele, ‘‘asker millet’’ (!) addedilen Türkiye toplumunda...

Üstelik, hem ‘‘pasifist’’ ve ‘‘anti-militarist’’ hareketin farklı ideolojiden insanları aynı yerde buluşturarak tam bir ‘‘sivil toplum’’ platformu oluşturması; hem de, yine Batı'daki bu tür hareketlerle koordinatlı biçimde ‘‘modernite’’yi yakalaması, sonsuz olumlu bir gelişmedir.

Kısa vadede onların ‘‘kuş’’ saflığını reddetmem, uzun vadede onların demokrasiye ‘‘kartal’’ kanat gererek hayati misyon yerine getireceklerinii göremediğim anlamına gelmez.

Çok çetrefil bir yumak oluşturan toplumsal ilişkilerde ‘‘öz’’ün ‘‘şekil’’i etkilediği ölçüde ‘‘şekil’’ de ‘‘öz’’ü etkiler ve nihayetinde, demokratik sistem ‘‘demokrasi kültürü’’ne dönüşür.

Dolayısıyla, karikatürdeki ‘‘W’’ rumuzlu George Bush kendi açısından haklıdır, çünkü biraz da onun eblehliği sayesinde, Türkiye şimdi bu ‘‘demokrasi kültürü’’ virajına girmiştir.
Yazarın Tüm Yazıları