David’in dostluğunu Pinochet’ye borçluyum!

"Onlar güçlü, biz haklıyız". Allende’nin tarihe kalan bu sözlerini söylerken tanığıydı müsteşar David Beitelmann. Darbeden beş yıl sonra Ankara’da, o meşum darbe gecesini sorduğumda, güneşin doğuşuna kadar anlatmıştı.

Dünya tarihine geçen bu unutulmaz sözü birinci elden, onun ağzından duyuyordum.

Yunus Emre ile Pablo Neruda yedi yüz yıl sonra buluşuyor. Yunus Emre 13. yüzyılda diyor ki: "Her dem yeniden doğarız/Bizden kim usanası".

Pablo Neruda 20. yüzyılda diyor ki: "Halkız/Her gün yeniden doğarız ölümlerde"./images/100/0x0/55eb5bcef018fbb8f8bc0712

Yunus’la Şilili Neruda yedi yüz yıl sonra buluşurken, aradaki binlerce kilometreye rağmen, Türkiye ile Şili de, buluşuyor. 1970’lerde ve 1980’lerde buluşuyor. Ancak, bu buluşmalar Yunus’la Neruda’nın buluşmasına hiç benzemiyor. Çok dramatik.

Şili’de 11 Eylül 1973’te General Pinochet bir darbeyle sosyalist lider Salvador Allende’yi deviriyor. Tarihin en acımasız, en kanlı darbelerinden biri.

O darbe Türkiye’yi çok sarsıyor. 1960’lar ve 1970’ler Türkiye’de solun yükselme dönemi. Şilili sosyalist Allende’nin darbeyle öldürülmesini, Türk Solu kanında, canında hissediyor. Uzun süre bu darbenin etkisinde kalıyor.

Etkilenmenin nedeni, sadece duygusal ve düşünsel yakınlık değil. Şili’de darbe yapıldığında, Türkiye 12 Mart darbesinin yaralarını henüz sarmakla meşgul. Ayrıca, 1970’li yıllar 12 Eylül 1980 darbesine doğru, taşların adım adım döşendiği yıllar.

Beni etkileyen özel bir neden daha var.

Şili’deki darbeden sonra, Allende ile birlikte çalışanların, sosyalist fikrin öncülüğünü yapanların bir bölümü ya işkencelerde ölüyor ya kayıplar listesine yazılıyor. Bir bölümü için de, sürgün yılları başlıyor.

Onlardan biri David Beitelmann, Allende’nin toprak reformu müsteşarı. David, Birleşmiş Milletler aracılığıyla, 1978’de Ankara’ya geliyor. Ecevit iktidarı. "Toprak işleyenin, su kullananın" diyen Ecevit, Türkiye’de toprak reformu yapmak istiyor. David’in Ankara’ya gelmesi üzerine, ondan toprak reformu üzerine bir rapor hazırlamasını istiyor.

Birkaç aylık çalışmadan sonra, David’in yazdığı rapor Türkiye’yi ayağa kaldırıyor. "Bu hızla giderse, Türkiye’de toprak reformu iki yüz yılda biter" sonucuna varan rapor, o sırada TBMM’ye ve bütçe görüşmelerine uzanan tartışmalar yaratıyor.

O GÜNLERİ ANLATIRKEN GÖZLERİ DOLUYORDU

O yıllar benim Ankara bürosunda Cumhuriyet Gazetesi yıllarım. David’le tanışıyorum. O sırada 60 yaşlarında, çok görmüş, çok geçirmiş biri. Aramızda kısa sürede yakın bir dostluk kuruluyor.

Sık sık gözleri dolan David’le sohbet ederken, bir gün soruyorum, "Darbe sırasında neredeydin ve o günler nasıldı?"

Bir gece güneşin doğuşuna kadar anlatıyor. Bugün gibi anımsıyorum.

Darbeden birkaç gün önce, Allende ile birlikte. Şili’de, ABD eliyle tezgahlanmış kamyon grevi başlıyor. Allende: "Bunlar beni devirecek, ama asla teslim olmayacağım, sonuna kadar vuruşacağım".

Yanındakiler ve David, Allende ile birlikte kalmak istediklerinde, o, "Sosyalizmin sizi gibi neferlere ihtiyacı var" diyor. Onlardan Şili’yi terk etmelerini istiyor. Ölüm artık çok yakın. Darbenin ayak seslerini dünyada artık herkes duyuyor.

Darbeden önceki son gece. Başkent Santiago. Başkanlık sarayı. Tankların uğursuz palet sesleri gıcırdamaya başlıyor.

Kılını bile kıpartmayan Allende, çok kararlı, yine de hüzünlü: "Onlar güçlü, biz haklıyız".

İşte bu tarihe kalan sözlerinin tanıklarından biri de David.

Daha sonra dünya basınına geçen bu unutulmaz sözü, darbeden beş yıl sonra Ankara’da sabaha karşı, birinci elden duyuyorum. David’in çizdiği sahneler, Allende’nin sözü ve darbe karşısındaki kahramanca tavrı, belleğime çakılıyor.

Çaresizlikten, hepimiz yumruklarımızı sıkıyoruz.

Nobel ödüllü Neruda, darbeden 12 gün sonra aramızdan ayrılıyor.

Geçen pazar günü, 10 Aralık’ta Pinochet 91 yaşında ölüyor, tarihin lanetlileri arasına karışıyor.

Allende ve David, toprağınız bol olsun.
Yazarın Tüm Yazıları