Cüneyt Ülsever: Dışarıdan seyretmek

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

ABD'deki ikinci günümde sizlere sesleniyorum. Önümüzdeki 10 gün içinde yayınlanacak yazılarımı bu ülkeden yollayacağım ve dışarıdan bakınca Türkiye nasıl gözüküyor, hatta kendim nasıl gözüküyorum, bu konudaki sübjektif gözlemlerimi ve hatta duygularımı sizlere aktarmaya çalışacağım.

Doktora çalışmalarım sırasında 7 yıl kaldığım bir ülkeye ve içinde yaşadığım şehre uzun bir aradan sonra tekrar kavuşunca içimde kabaran ilk duygu, yıllar önce gurbet gözü ile baktığım yerleri bu sefer adeta sıla hasreti ile kucaklamak oldu.

Belki de kavuştuğum, gençliğimin eski bir sinema şeridinden yansıyan sanal dünyası idi. Ancak, her şey hem aynı, hem bambaşka! Sanki eski film şeritlerine sinema dünyasının son teknik oyunları uygulanmış. Her sahneyi, her kareyi biliyorum ama görüntü başka, yorum ise bambaşka.

İçimde kabaran duygu hasret ve sonra haset! Orta yaşın genç yaşına duyduğu hasret, ama illa ki aradaki farka duyulan haset!

Kanınızın kaynadığı yılları verdiğiniz aşufteye yıllar sonra tekrar rastlıyorsunuz. Kalbiniz kafesinden fırlayacak gibi atıyor ama heyhat! Artık ikiniz de farklısınız... Ancak, kalbiniz küt küt atarken içinizi dağlayan bir gerçek de su yüzüne çıkıyor. O, aradan geçen yıllarda pervasız ve hayasız hep ilerlemiş, siz ise hazırı tükete tükete, hep ama hep gerilemişsiniz! Yıllar ona hep bir şeyler katmış. Sizden de utanmadan ve arlanmadan hep bir şeyler almış.

Aradaki fark ne? Teknolojinin zahiri yansıması desem, orada olan üç aşağı beş yukarı bizde de var. Teknoloji farkı artık aylarla ölçülüyor. Bilgiyi yakalamak deseniz, artık siz de bilgiyi anında paylaşıyorsunuz. Peki, teknoloji ile yoğrulan bir çağda global pazar aynı bilgiyi size de satıyorsa, aradaki fark ne?

Aradaki fark, eti ile kemiği ile aynı olan insandaki fark.

Aradaki fark beynin gelişiminden doğan fark.

Aradaki fark, bilgiyi üreten insan ile önüne kemik misali atılan bilgiyi tüketmek için onun sağını solunu kemiren insanın farkı.

Dünyaya en fazla Nobel sahibi insan veren, ülkesine en fazla başkan kazandıran üniversitenin sokaklarını tanıyorum. Taşlarını yıllarca saydığım bu kaldırımlar hiç yabancı değil, ancak artık taşları meczeden harç farklı.

Yine biliyorum ki, ülkemde nerede ise artık ‘‘harç bitti, usta paydos’’ demeye hazır milyonlarca insan var. Ben, ne kadar çok bizimkilere benziyormuşum.

Bilgiyi üreten insan ile kendisine lütfedilen bilgiyi kemiren insanın farkı ne?

Koskoca bir zihniyet farkı. Aynı olguları kavrama ve yorumlamadaki fark.

Meseleleri ‘‘mesele etmek’’ konusunda doğal ve içten gelen fark.

Gariptir, Amerika bana Karl Marx'ın muhteşem bir sözünü hatırlattı:

‘‘İnsanlar ancak çözebilecekleri sorunları kendilerine mesele edinirler!’’

Peki koca Marx, insanlar niye başkalarının pekálá çözdükleri sorunları, kendi kendilerine, içinden çıkılmaz mesele haline getirirler?

Aradaki fark, sonsuz evrenin her gün yeni bulmaca kareleriyle uğraşanlar ile hálá kullanılmış gazetelerin bir gün sonraki silik bulmaca çözümleri üzerinde kafa yoranların farkı.

Aradaki fark, dizginleri koyverilmiş olanlar ile ‘‘aman sağa sola çarpar’’ diye ihtiyar arabacıların apansızca ve yıllarca gemlere vurduğu dizginlere boyun eğen kısrakların farkı.



Yazarın Tüm Yazıları