Cüneyt Ülsever: Cezaevi operasyonlarında hükümeti destekliyorum

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

ÇEŞİTLİ nedenlerle eleştirdiğim hükümeti, diğer konulardaki görüşlerim saklı kalmak kaydıyla; cezaevlerine yönelttiği operasyonlar nedeniyle destekliyorum.

Adalet Bakanlığı'nı, İçişleri Bakanlığı'nı, askeri güçleri bu operasyonda gösterdikleri dirayet, sevk ve idare becerisi ve fedakárlık nedeniyle hem kutluyor, hem de vatandaşa nihayet devletin varlığını hissettirdikleri için kendilerine teşekkür ediyorum.

Operasyonlarda kaybettiğimiz iki erimizin ailelerine ve TSK'ya baş sağlığı diliyorum.

İdeoloji virüsüne teslim olmuş, gencecik dimağlarını terör baronlarının menfaat çarkına teslim etmiş gençlerin cenazelerine de, onların da birer ana-baba kuzusu olduklarını hatırlayarak, üzülüyorum.

Bu operasyonlar bana şu soruları da sorduruyor:

* * *

1) Adalet Bakanı bu hapishanelere 9 yıldır devletin giremediğini söylüyor. Bu inanılması güç bir itiraf! Eğer, devlet hükümranlığının simgesi mahpushaneleri teröriste, çetelere teslim etmiş ise, bu devlet nasıl bir devlettir?

2) Açık bir şeklide görüldü ki, hapishaneler terör yuvalarının eğitim merkezleri, kurmay karargáhları haline gelmişler. Terörün hapishane egemenliği bu kurumlarda görev yapan yetkililerin izni ve hatta desteği olmadan gerçekleşemez. Hangi dengeler hapishanelerde emir komuta zincirini altüst etmiş ve hapishane yöneticilerini mahpusların emrine sokmuştur?

3) Devletin istihbarat örgütleri hapishanelerde bir günde gelişmesi mümkün olmayan garabet emir-komuta zincirini neden zamanında tespit edememişlerdir?

Tespit ettiler ise neden zamanında tedbir alınmadı?

4) Terör baronlarının çoğunun yurtdışında yaşadıklarını biliyoruz. Bu kişilere göz yuman ve kullanan ülkelerin Türkiye üzerinde bir sarkaç gibi sallandırdıkları terör silahına karşı ülkemizin karşı-politikaları nelerdir?

5) Bin Ladin'in muhtemel terör faaliyetlerini bahane ederek ülkemizdeki konsolosluklarını bir süre önce kapayan ABD'nin bu tavrı ile bu operasyonlar arasında bir ilişki var mıdır?

6) Tahmin edebiliyorum ki; kendisine Türk aydını(!) adını veren sol bir kitle cezaevleri operasyonları konusunda nasıl tavır alacağını bilemeyecek. Hamasi sözleri ve kalıp söylemleri somut olgular karşısında fikir analizi yapmaya tercih edenler, şimdi bir şaşkınlık yaşayacaklar.

Ezberledikleri kalıplara göre; aşağı tükürseler sakal, yukarı tükürseler bıyık!

Aydın tavrı kendinden menkul ve medyada etkin bu kitle; solcu olmayı aydın olma tekeli addederek, her türlü sol başlıklı reflekse aydınlar adına(!) sahip çıkma zorunluluğu hissediyor. Ölüm oruçlarında kendiliğinden arabuluculuk görevine soyunan ve ‘‘Devlet her türlü tavizi vermelidir’’ kalıbı ile hareket eden bu sol aydınlar(!) şimdi cezaevlerinin nasıl birer terör hücresine çevrildiğini, nasıl birer savaş karargáhı haline getirildiğini gözleri ile ayan beyan gördükten sonra hálá ‘‘F tipi cezaevlerine karşıyız’’ tiradına sığınmakta ısrar edecekler mi?

7) Bazı tıp doktorları bilincini yitiren hastaya dahi, iradesi dışında müdahale edilemez diye ısrar ederken acaba Hipokrat yeminini de hatırlıyorlar mı? İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi insana ölümü seçme hakkı tanıyor mu?

Bu operasyonlar çerçevesinde herkesin alacağı bir sürü ders olmalı!

Yazarın Tüm Yazıları