Cüneyt Ülsever: Bu hamam, bu kiri kaldıracak!

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

Türkiye bir hamama girdi, gürül gürül akan kurnanın altında yıkanıyor. Üstüne kaynar sular dökülüyor, canı yanıyor. Ancak, her türlü acıya, sonunda pirüpak olacağı inancı ile katlanıyor. Üstelik, tek başına da yıkanmıyor. Türkiye'yi, belirli bir amaç için kirleten tüm güçler elbirliği edip, beraber yıkıyorlar. Ancak, Türkiye hazır hamamda iken, aşağıda ele alacağım iki sorunsalını birlikte çözmez, sırtından her iki kiri birlikte atmaz ise, korkarım yine kolayca kirlenir.

1) Hizbullah, kimler tarafından korunmuş, kayrılmış olursa olsun, Türk Müslümanları bu vahşetin aralarına hangi delikten girdiğini saptamak ve o deliği kapamak zorundadırlar. Konunun İslam ile alakası yoktur, ancak pekála Müslümanlar ile ilgisi vardır. Bu ülkede Müslümanlık, siyasi İslamcılar tarafından, dünyadaki gelişmelerin de teşvikiyle bir muhalefet hareketine dönüştürülürken, iş denetimden, daha doğrusu zıvanadan çıkmıştır. Böyle bir vahşetin Müslüman insanlar arasında nasıl dal budak salabildiğini tespit etmek bu ülkede herkesten önce İslamcı entelektüellerin görevidir. Temizlenecek namus, ilk önce onların namusudur. Onlar bu delikleri saptar, teşhir eder ve gerekli tedbirleri alma becerisini gösterirlerse, hem kendilerine, hem İslam dinine, hem de ülkeye hizmet ederler. Hizbullah'ı sadece devlet aygıtının göz yumduğu bir hareket olarak görmek ve göstermek, resmin sadece bir parçasına bakmaya eşittir. Üstelik, kirli delik bugün kapatılmazsa, yarın o delikten kimlerin gireceği yine belli olmaz.

Hazır ülke bir yıkanma eylemine başlamış iken, herkesin kendi kapısının önünü temizlemesi gerekliliği mantığı ile, siyasi İslam'ın da kendi öneri ve programlarını yeniden gözden geçirmeleri elzemdir. Hizbullah'ı bir kenara koyun, ülkenin bugün bulunduğu noktaya, onların da eksik ve gedikleri ile katkıları büyük olmuştur.

Piyasada cari olan görüşlerin birçoğunun ülkenin dertlerine panzehir olmadığını topyekûn kabullenmenin tam sırası!

2) Öte yanda Hizbullah'ın, dünyada ‘‘düzensiz örgütlere karşı düzenli orduların eksik kaldığı’’ varsayımının hákim olduğu bir dönemde, resmi makamlar tarafından kullanılmış olduğu bir vakıadır.

Hizbullah-Ersever-Jitem-Yeşil-faili meçhuller-Susurluk-Malki vb. sarmalı bir gerçektir ve bunu görmezden gelerek Türkiye'nin yıkandığını bırakın dünyaya, kendi vatandaşımıza anlatamayız. Kayıp silahlar sorununu sadece bir vali, hatta bir başbakan üzerine yıkarak işin içinden sıyrılamayız.

İti ite kırdırma politikalarının gayri resmi olarak, askeriyle, siviliyle devlet aygıtının bilgisi dahilinde ve hatta müttefik ülkelerin onayı ve yardımıyla gerçekleştirilen, zamanında olumlu sonuçlar da veren bir konsept olduğunu, şimdi yine müttefiklerin teşviki ve yardımıyla, yerine bir arada yaşama konseptinin ikame edilmeye çalışıldığını görmezden gelemeyiz.

Bunun için de eskileri yıkamak ve bertaraf etmek zorundayız. Maalesef, eski konsept hukuk dışı yöntemlere dayandığı için bu temizliği yapmak şart. Eski konsepti hiç kimse tek başına ve aklına estiği için hayata geçirmedi. Ancak şimdi bu konsepti çöpe atmak gerekiyor. Bunun için de devlet içinde eski konsepte cevaz vermiş siyasileri, asker ve sivil yöneticileri saha dışına çıkarmak zorundayız. Bunu, o insanlar salt hukuk dışına çıkmak zorunda kaldıkları için değil, eski ağza yeni taam uymayacağı için yapmak durumundayız.

Hazır hamama girmişken tüm kirlerimizi üstümüzden atalım!

Yazarın Tüm Yazıları