Cüneyt Ülsever: Alkoliğin içki bırakması ya da ekonomik kriz

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

SON mali krizi kimin çıkardığı veya bu krizden çıkmak için alınması gereken tedbirlerin tartışılması bu yazının amacı değil.

Beni daha çok, krizin yapısal nedenleri ilgilendiriyor.

Bu kriz, şu veya bu nedenin vesile olmasıyla çıkmış olabilir, ancak benim gözümde kriz, batan bankaların aşırı iğfal ettikleri sistem zaaflarının tüm bankacılık, hatta tüm finans sektörünü nasıl kemirdiğini gösteriyor.

Finans sektörü; bu krizi, aynen bir alkoliğin içkiyi bırakırken yaşamak zorunda olduğu krizler gibi yaşamaya mecbur. Başka yolu yok!

Alkolik bir bünye, alkolle kurmuş olduğu dengelerini alkolü bırakarak yeniden kazanmaya kalktığında, bünye yeni dengelere alışana kadar nasıl olağanüstü durumlar yaşayacaksa, devlete sırtını vererek bankacılık yaptığını zanneden bankacılık sektörü de, bünyesini devleti kullanmadan dengelemeyi öğrenene kadar bu krizleri yaşamak zorundayız.

Yıllardır dışarıdan bulduğu ucuz finansmanı devlete satarak yüksek faizlerle yaşamaya alışmış, asli görevi olan yatırıma kredi desteği vermeyi çoktan unutmuş, bankalar arası back to back işlemleri vaka-i adiye haline getirmiş, sermaye artışlarını sanal sermaye ile karşılamayı ádet haline getirmiş bankacılık sektörünün, batan bankacıların başına gelenler karşısında şaşırması, açıklarını kapamak için paniğe kapılması, fırsat bu fırsat deyip birbirinin boğazına sarılması, yabancıların da bu kaostan ürkmeleri esasında öyle yadırganacak bir olay değil.

Kırk yıllık mahalede kurallar değiştiğinde yeni kuralları reddetmek, kötülemek, sonunda da ‘‘ya uyum göstermezsem’’ diye telaşa düşmek olağan.

Üstelik, yıllardır ‘‘dandik bankacılığı’’ devlet görmezden geliyordu; Uzakdoğu krizine kadar IMF de bu anlamda bankacılığı ‘‘mahallenin iç meselesi’’ sayıyordu.

* * *

Şimdi herkes şaşkın; bankacı yeni düzende başına ne geleceğini bilmiyor, devlet yeni düzenin kurallarını hazmetmemiş, IMF ne vazedeceğinden kendisi de emin değil.

Zira, alkoliğin alkolüne göz yumulduğu gibi ‘‘devlet üzerinden para kazanma’’ sistemine hem ulusal seviyede, hem de uluslararası seviyede yıllardır ama yıllardır göz yumuldu.

Daha evvel göz yumanlar şimdi ‘‘Olmazz!’’ diyorlar. Şaşırmamak, paniklememek mümkün değil. Aktörler aynı, ama oyunun kuralları değişti.

Bankacı gözüyle bakın, yıllardır ahbap çavuş ilişkisi kurduğunuz siyasiler hálá başta oldukları halde ‘‘şimdi oyun değişti’’ diyorlar. Kaşla gözle IMF'yi gösteriyorlar. İnsan paniklemez de ne olur?

Türkiye'de soygunun bir sistem haline geldiğini, kuralsızlığın meşrulaştığını, Aslıtürk'ten sahte fatura alırken yakalanan Faruk Süren'in tepkisi ne güzel özetliyor. Süren;

- Ne var yani, herkes vergi iadesi almak için böyle yapıyor, diyor.

Süren'e göre Aslıtürk suçlu. Zira ona göre, vergi iadesine hak kazanacak ihracat taahhüdünü tamamlamak için başkasının faturasını (ihracatını) kendininmiş gibi göstermek sahtekárlık değil de, şayet faturanın bizzat kendisi sahte ise işte bu sahtekárlık!

Süren haklı; benim bile bildiğim yıllardır oynanan bu oyunu devlet bilmez miydi?

Bazen merak ederim, genelevde fahişelere ne derler?

Yazarın Tüm Yazıları